Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Ülkemiz topraklarının yaklaşık beşte birini oluşturan Doğu Anadolu Bölgesi, sahip olduğu zorlu coğrafyasıyla her açıdan çok özel bir alandır. Bölge, 3000 metreyi aşan dağlar, yüksek platolar-yaylalar, bunları yaran ve derin vadiler oluşturan akarsular ve onların arasına serpiştirilmiş, yerleşime uygun alçak ve düz alanlardan oluşur. Doğu Anadolu toprakları aynı zamanda Mezopotamya’yı yaratan Fırat ve Dicle nehirlerinin de kaynak bölgesidir. Sahip olduğu bu sıra dışı coğrafi özellikler, bölgenin sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda bugüne değin zorlu bir süreç yaşamasına neden olmuştur. Doğu Anadolu, aynı zamanda Kafkaslar, İran ve Kuzey Mezopotamya gibi önemli kültür bölgelerinin kesişim noktasında yer alır. Her dönemde çeşitli halkların/kültürlerin geçiş alanı olmuştur. Bugüne değin bölge genelinde yapılan araştırmalar, insana ait ilk izlerin Üst Paleolitik Dönem’den itibaren görülmeye başlandığını işaret eder. Yerleşik yaşamın başladığı Neolitik Dönemin izleri daha çok güneyde, daha olumlu coğrafi ve iklim koşullarına sahip olan Malatya-Elazığ bölgesinde gözlenir. Bu yöre aynı zamanda Mezopotamya ile de daha yoğun ilişkileri olan bir alandır. Dağlık kuzey kuşakta ise bu sürecin başlangıcı Geç Kalkolitik Dönem’dir. Doğu Anadolu toprakları, Tunç Çağları ile birlikte Erken Transkafkasya Kültürü bir diğer adıyla Karaz Kültürüne ev sahipliği yapar. Bölge, uzun süre yeşilliğini koruyan zengin otlakları sayesinde her dönemde temel geçim kaynağı hayvancılık olan göçebe-yarı göçebe toplulukların iskan alanı olmuştur. Bu topluluklar merkezi bir devlet düzenine ilk kez M.Ö. I. bin yılın başlarında Urartu Krallığı ile kavuşacaktır. Üç yüz yıl boyunca bölgede, büyük çapta Urartu egemenliğini veya onun üstünlüğünü tanıyan küçüklü büyüklü beylik ve krallıkların varlığı söz konusudur (30, sayfa 1, 2).
Çin İmparatorluğu’nun son hanedanı olan Qing Hanedanı’nın en önemli yazar ve düşünürlerinden biri olan…
“…kabul gördüğünde nereli olduğunun önemi kalmaz……omlete sonradan eklenen tuz bir tat vermiyor….. Ben…
Goethe, Türkiye sözcüğünü, Osmanlı İmparatorluğu’nun odak noktasını oluşturan yer anlamında kullanır. Burası, insanların sürekli…
“MUTLULUK BAZEN BİR GÜN GEÇ GELİR” Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı mağlubiyeti pek çok…