“Köle artıkları” diye bir tabir vardır.
“Beyaz Adam bugüne kadar gördüğüm her şeyin hakimidir. Belki okyanusun bir yerinde siyah adamın egemen olduğu bir yer de vardır ama biz sadece gördüğümüzü biliriz. Velhasıl Beyaz Adam sırtındaki yükü yere atar, zenci adama kaldırmasını söyler. O da kaldırır çünkü buna mecburdur ama taşımaz. Taşısın diye götürüp ailesindeki kadınlara verir. Şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla zenci kadın bu dünyanın katırıdır.”
“Beyaz insanlara kendisinden daha çok benzeyen biri, onun ölçütlerine göre kendisinden daha iyi biriydi, onun için de zaman zaman ona zalimce davranmaya hakkı vardı; tıpkı kendisinin de kanındaki zencilik oranı onunkinden daha yüksek olanlara zalimce davrandığı gibi. Durum tavuk kümesindeki eşelenme sırasından, yani alt-üst düzeninden farksızdı. Kırbaçlayabildiklerine duygusuzca bir gaddarlık, kırbaçlayamadıklarına yaltaklanırcasına bir teslimiyet. İnsan bir kez idollerini saptayıp onlara birer mihrap dikti mi, bundan böyle orada tapınması kaçınılmazdı.”
Gözleri Tanrı’yı Seyrediyordu, Zora Neale Hurston, İthaki Yayınları, 2021. Sayfa 10, 19, 150.

Oscar Niemeyer Müzesi, Curitiba, Brezilya.
Fotoğraf: Ertan Şerbetçi, 2025.
“Üçüncü Dünya ülkeleri liderlerinin başarısızlığının mazereti olarak sömürgeciliğin gösterilmesi artık kabul edilebilir bir şey olmasa da Batı ile eski sömürgeleri arasındaki sağlıksız ilişkiler sorunu hala büyük bir önem taşıyor.”
“Avrupa için başka, Afrika, Asya ya da İslam alemi için başka insan hakları yoktur. Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik, despotluk, zorbalık, cahillik için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır. Çok yaygın bir tutum, Avrupa’da katlanılamayan bir diktatör sanatını Akdeniz’in öteki yakasında konuşturmaya başladığı zaman ahbaplık edilebilir hale geliyor. Acaba Batılı güçler gerçekten eskiden sahip oldukları topraklara kendi değerlerini yerleştirmeye çalıştılar mı? Ne yazık ki hayır. Her yerde en soylu ilkeleri dile getirirken, o ilkeleri, ele geçirdiği topraklarda uygulamaktan titizlikle sakındılar.”
“Batı, yüzyıllar boyunca, kendi yurttaşlarına uyguladığı ve büyüklüğünün kaynağı olan ilkeleri, öteki halklara uygulayamadı. Sömürge dönemi Fransa‘sı, Cezayir‘deki eyaletlerinde yaşayanların bütün haklara sahip olmasını engellemek için, onları ‘Müslüman Fransızlar’ statüsüne aldı; laik bir cumhuriyet için oldukça akıl dışı bir adlandırmaydı bu.”
Çivisi Çıkmış Dünya, Amin Maalouf, YKY, 2017. Sayfa 42, 47-49, 167.


Leave A Reply