Eski Yunanlar, tanrılar mahvolmasını istediklerini kibirli yapar, derlerdi. Duyguların alegorik tanrısal varlıklarla temsil edildiği mitolojilerinde, kibre Hübris denirdi. Statü, servet, güç, yetenek hatta kutsal özellikler bakımından benzerlerinin üstüne çıkmayı başaran bütün insanlar er ya da geç bu baştan çıkarıcı eğilimle tanışır. Ona direnmeyi bilenlerin sayısı çok azdır.
Hübris’e, “yükseklik baş dönmesi” de diyebiliriz. Bu sendroma kişiler, liderler gibi uluslar da kapılabilir. Günümüzde bu, ABD için geçerlidir (1).
İktidarın yarattığı bozulmaya Hübris Sendromu adı verilir. Uzun süre iktidarda kalmanın bu insanların çoğunun eleştiriyi kabul etme ya da kendi inançlarına ters düşen olay ve görüşleri doğru biçimde yorumlama konusunda isteksiz oldukları, hatta bunu yapamadıkları düşünülür. Hübris Sendromu, yönetimde kalma süresine ve yönetimin mutlaklığına göre değişir. Bu türden liderler, sadakat gösteren “biz” ile konuşurlar; Tanrı’nın ya da tarihin doğru bir yargıda bulunacağını farz ederler; kamuoyunu göz ardı ederler; muhalifleri aşağılarlar; kendi inançlarını katı biçimde savunurlar.
Liderler yanılsamalarını yararlı biçimde sınama şansından genellikle yoksundurlar. Konumları onları olumsuz mesajları göz ardı etme gücü verir ya da, ve daha büyük olasılıkla, iktidar koridorları “evet efendim”cilerle doludur. Dünya, liderlere giderek daha az gerçekçi tepki verir ve bu türden olumsuz tepkileri baskı altına alma ya da reddetme gücünü daha iyi gösterebilirler.
İktidar, olumlu yanılsamayı (kendilerinin ve dünyanın aslında göründüğünden daha iyi olduğuna inanç) Hübris sendromuna varacak şekilde büyütür.
Hübris’ten mustarip lider, başarısızlığı nadiren kabul eder.
Hübris sendromunun çeşitli olası panzehirleri vardır: Sınırlar ve güçler ayrımı pek çok demokrasinin kullandığı iki yöntemdir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Labirent, Amin Maalouf, YKY, 2024. Sayfa 249, 250.
- Birinci Sınıf Delilik, Nassır Ghaemi, İthaki Yayınları, 2016. Sayfa 299, 300, 305.
Leave A Reply