
Edo Dönemi’nde (1603-1868) törenlerde kullanılan çelik, ahşap ve lakeden yapılabilen silah çeşitlerinin canlandırması.
Yari, 15.-16. yüzyıllardan beri kullanılan uzun bir sapın ucuna takılan keskin, çelik başlıklardan oluşan bir silahtı. Bunlardan Sasumata ve Tsukubo polisin standart silahı idi.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Museo d’Arte Orientale di Ca’ Pesaro, Venedik, 2017.
Uzakdoğu’da kullanılan kılıç tipleri Çin, Moğol, Türk, Japon ana kategorilerine ayrılabilir.
Japon kılıç yapımcıları çok hünerliydi. Madeni katlayıp çekiçle döverek, sonra kızdırarak ve soğuk suya daldırarak, incecik kılıç ağızları yaparlardı. Böyle yapılan bir kılıç hem sağlam hem de zırhı kesecek kadar keskin olurdu (1). Japon kılıçlarının keskinliği dillere destandır.
Japonlar, kendilerine has kılıç çeşitleri üretmişlerdir. Çoğu Japon, katana kelimesini genel olarak kılıç anlamında kullanır.
Özgün Japon kılıcı katana’nın uzunluğuna göre birçok çeşidi vardır:
O Tanto: Ailenin en kısasıdır. Çok yakın dövüşlerde, sürpriz ataklarda kullanılır.
Chisa Katana: Boyu Katana ve O Tanto arasında olan, yakın dövüş kılıçlarından biridir.
Katana: Ailenin standart bireyidir. Sadece bir tarafı keskindir.
O Kataba: Namlusu uzun katanadır.
Nodachi: Hem namlusu hem de kabzası uzundur. Toplam boyu kısa bir mızrak gibidir.
Çift taraflı Katana: Ailenin iki tarafı da keskin olan tek üyesidir.
Katana’nın tek yanı bilenince diğer yanı kalkan gibi kullanılır.
Kılıç, kabzasının tasarımına göre tek veya iki elle kullanılabilir.
Japonlar kılıca olağanüstü değer verirler.
Eski Japon kültürü, kılıçlar etrafında dönüyordu. Özenle belirlenen kılıç taşıma, temizleme, muhafaza etme, keskinleştirme (ya da keskinleştirmeme) ve tutma metotları dönemden döneme gelişmiştir.
Kılıç namus ve onurun simgesi olarak kabul edilir. Kılıç yapacak usta önce koruyucu tanrısından izin alır, tezgahını temizler, kendi bedenini arındırır. Kılıcı bir savaş aracı değil, bir sanat eseri olarak düşünür.
Edo Döneminde (1603-1867) sadece samuraylar kılıç taşıyabiliyordu. Edo döneminin son yıllarında kılıçlar, özel olarak tasarlanan sanat eserleriydi.
Kılıcın, samurayın ruhu olduğu, kişisel onur ve sosyal gücünü temsil ettiği düşünülürdü.
Paraya ihtiyacı olan efendisiz kalmış samurayın (ronin) kılıcını satması Japon toplumundaki onursuz durumunu daha da kötüleştirirdi. Bunu yapanlar samurayın gözünde “ruhsuz” olurdu.
Çoğu samuray, kılıcını öncelikli silah olarak kullanmaz; önce yay, sonra mızrak, son olarak kılıç kullanılırdı. Kılıç, son raddeye gelindiğinde çekilirdi.
Samuray iki kılıç taşırdı: uzun ve kısa. Uzunu katana, kısası wakizaşi adını taşır. Uzun kılıç açık alanda yapılan dövüşlerde kullanılırken kısa kılıç yan silah olarak taşınır, saplama amacıyla ya da yakın dövüşlerde ve seppuku için kullanılırdı.
Birinin evine giren samuray, diz çöktüğünde kılıcını nasıl yerleştirmesi gerektiğini bilmelidir. Kılıcı kolay çekebilecek şekilde yerleştirmek şüphe ya da saldırı hissi uyandırabilir; bu sebeple, kılıcın sağda ya da solda olması ve uzağa ya da bir kişiye doğru tutulmuş olması önemli bir noktadır. Kabzanın solu göstermesi geleneklere göre bir uyarıdır.

Lake, metal ve ipek bağlardan yapılmış zırhlara Momoyama Dönemine (1568-1603) ve 18. yüzyıl başına ait örnekler.
Samurayların zırhlarının yapımında geyik derisi kullanılırdı. Deriler, altın külçeleriyle takas edilmek üzere Manila’dan kalyonlarla gelirdi (2).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Museo d’Arte Orientale di Ca’ Pesaro, Venedik, 2017.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Antik Dünyada Bilinmesi Gereken 500 Şey, Carolyn Howitt, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009. Sayfa 135.
(2) Habsburglar, Martyn Rady, Kronik Yayıncılık, 2022. Sayfa 129.
Leave A Reply