İslam dünyasının en büyük Aristo yorumcularından olan Türk kökenli filozof Farabi (874-950), 12. yüzyıldan itibaren Thomas Aquinas, Albertus Magnus gibi Batılı düşünürleri derinden etkilemiştir (2).
Fars kökenli bilim adamı el-Harizmi (780-850), Hint rakamları üzerinde çalışmalar yaparak doğrusal ve ikinci dereceden denklemlerin ilk sistematik çözümünü başarmış, cebirin atası sayılmıştır.
Fen bilgini Ebu Musa Cabir bin Hayyan (721-815), doğanın yöntemini taklit ederek canlı üretmenin mümkün olduğunu öne sürmüştür.
9. yüzyılda yaşayan gökbilimci el-Fergani, Batı’da Alfraganus olarak anılır ve Ay’daki kraterlerden birine adı verilmiştir.
Hint-Fars kültüründen bilim adamı el-Biruni (973-1051), gökbilim, matematik, doğa bilimleri, tarih ve coğrafya alanında çalışmıştır.
Tıp, kimya, matematik ve müzik alanında eserler veren er-Razi’nin (865-925) kimya ve tıp kitapları 17. yüzyıla kadar Batılı üniversitelerde okutulmuştur.
Fars kavmine mensup İbn-i Sina, büyük filozoflar İbn-i Tufeyl (1110-1185), İbn-i Rüşt (1126-1198), tarih kuramcısı İbn-i Haldun’dan (1332-1406) da bahsetmek gerekir (2).
İbn-i Rüştçü akım, din ile felsefenin kardeşliği tezi, 12.-16. yüzyıl boyunca, 500 yıl, Avrupa’nın düşünsel yaratımının ana kaynağı olmuştur. 12. yüzyılda tek tanrılı dinlerle felsefeyi buluşturmak, düşünce tarihinde bir devrim ve felsefede paradigma değişikliğiydi (3).
Batılılar, Yunan eserlerinden her zaman haberdardılar; kütüphanelerinde duruyordu. Fakat bunlara ihtiyaç duymamışlardı. Müslüman toplumlardan bilim ve felsefe birlikte ele alındığında büyük bir sıçrama yapılabildiğini gördükten sonra onlar da tercüme faaliyetine giriştiler (3).
Ünlü sosyoloğumuz Hilmi Ziya Ülken (1901-1974), sıçramanın eşiğinde olan kavim ve ulusların ivedilikle çeviri faaliyetlerine giriştiklerine dikkat çeker. Herhangi bir kavim veya ulus, yeni bir ideolojik atılım, yeni bir devlet veya bir din kurma gibi yeni bir misyonla canlanmışsa, daha fazla gelişmek ve başarı kazanmak için geçmiş yüzyılların kültürel mirasına ve ürünlerine ilgi duyarlar, diye yazar. Bu eserlerdeki fikirleri özümseyerek mevcut birikimin üzerine daha fazlasını koyma çabası başlar, der. Paradigma değişikliği, yeni bir süreç başlatabilir (1).
Cumhuriyet’in efsane isimlerinden Hasan Ali Yücel’in 1940’larda kurduğu Tercüme Bürosu’nun başında Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin ve Bedrettin Tuncel vardı, başkan Nurullah Ataç idi. Vedat Günyol, Azra Erhat, Orhan Veli Tercüme Bürosu’nda aktif rol üstlenmişlerdi. Her hafta toplanan 20-25 kişilik bir ekipte herkes ihtisasına göre bir kitap okuyup gelir, kitabın konusu, kendi kültüründeki etkisi, dünyaya etkisi, Türk okuruna olası katkısı hakkında rapor verilirdi. Eserleri kendi dilinden çevirme prensibi konmuştu. Yunan klasiklerini Arapçadan Yahudiler çevirmişti.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Doğu-İslam Uygarlığı ve Felsefesi, Sadık Usta, Cumhuriyet, 23.11.2020.
(2) Doğu-İslam Uygarlığı ve Felsefesi, Sadık Usta, Cumhuriyet, 25.11.2020.
(3) Doğu-İslam Uygarlığı ve Felsefesi, Sadık Usta, Cumhuriyet, 26.11.2020.
(4) Tercüme Bürosu’nun Dünyada Benzeri Yoktu, Ümit Bayazoğlu, Cumhuriyet Kitap, Sayı 854, sayfa 10, 11.
Leave A Reply