
Deniz ulaşımı her dönemde İstanbul için çok önemliydi. Donanma da kışı İstanbul’da geçirdiğinden hemen tüm betimlemelerde denizin üstü kalabalık olurdu. 1784–1792 yılları arasında İstanbul’da elçi olan Fransız aristokrat Auguste de Choiseul-Gouffier, Yunanistan’da birçok incelemelerde de bulunmuştu. Kendisine eşlik eden yada onun hesabına görevler üstlenen arkeolog, ressam, çizer, gökbilimci, gravürcü ve daha birçok bilim adamı vardı. O dönemde çizildiği düşünülen İstanbul’da deniz taşımacılığını gösteren eser.
İstanbul’da kayıkçılık, belirli kurallar çerçevesinde yürütülen bir meslekti. Kefil göstermeleri gerekirdi ve üzerlerinde sıkı bir denetim vardı.
İstanbul’da Osmanlı devrinde kullanılan kayıklarının birkaç tipi vardı: pereme, piyade, pazar kayığı ve saraya özgü saltanat kayıkları.
Pereme, kıyıdan kıyıya geçerken halkın çok kullandığı kayıklardı. Genellikle çifte kürekli olan bu ağır kayıklar az kişi alırdı. Bunlar İstanbul’un uzak yerlerine (Adalar, Kavaklar gibi) gidemezdi. Buralara yelkenli mavnalarla gidilirdi.
Piyade, ince uzun ve hafifti; hızla yol alabilirdi. Varlıklı kişiler, elçiler, saraylılar bu türü tercih ederdi.
Pazar kayıkları toplu taşımada kullanılırdı. 2,5 m genişliğinde, 13 m uzunluğunda, dalgalara karşı önü ve arkası kalkık olurdu. 3-4 çift kürek ile seyreder, 50-60 yolcu alabilirdi. Kayığın baş tarafına erkekler, arka tarafına kadın yolcular binerdi. Kadınlar, kayığa binerken kayıkçının elini tutmaz, omuzuna tutunarak denge sağlardı. Yakışık alanı buydu. Ticari mallar da bunlarla taşınırdı. Şarkıcılar ve saz heyeti, özellikle mehtaplı gecelerde, tuttukları pazar kayığında konser verirdi.
Her kayık bir iskeleye bağlıydı. 16. yüzyılda İstanbul’da 21 iskele vardı. Yolcudan alınacak ücret, iki iskele arasındaki uzaklığa ve kayığın kürek sayısına bağlıydı.
Fotoğraf: İstanbultarihi.ist
Leave A Reply