Aydınlanma’nın genel bir çerçevesini çizdikten sonra bazı kavramlar üzerinde durmamız lazım.
Kültür
Kültür, zaman içinde farklı anlamlar kazanan bir tabir olmuştur. ” Tarlayı ekime hazırlama” olarak yola çıkmış, 19. yüzyılda “insanların eğitilmesi” anlamını taşımaya başlayıp, 20. yüzyılda “yaşam biçimi” olma noktasına varmıştır. Ayrıca, toplumbilimsel anlamıyla kültür, düşünsel anlamıyla/sanatsal anlamıyla kültür olarak da kültürü incelemek, belirli konuda edinilmiş derinliği olan düzenli bilgi olarak tarif etmek de mümkündür.
Tarlayı sürüp ekime hazırlamak, ekileni büyütme süreci, benzetme yoluyla insanların eğitilmesi anlamını kazanmış. On sekizinci yüzyılın sonu ile ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, Endüstri Devrimi’nin etkisiyle dile yeni kavramlar girerken, bazı eski sözcüklere de yeni anlamlar yüklenmiş. Kültür de önce insanın zihinsel yetkinliğini, sonra bir toplumun genel olarak zihinsel gelişmelerini belirtir olmuş. Sonra da sanatları bütünüyle içeren bir anlam edinmiş. En sonra da, yirminci yüzyıla doğru, bütün yönleriyle bir topluluğun yaşam biçimi anlamına kullanılmaya başlanmış.
Kültürü, sanatsal anlamıyla ele aldığımızda “yüksek kültür” ile “kitle kültürü” ayrımı ortaya çıkıyor. Kitlelerin ilgilendiği, izlediği, kolay, ucuz, sıradan, birbirinin benzeri, ticaretin denetimi ve yönlendirişi altındaki kitle kültürü ile bu yapıtların dışında/karşısında, ticareti belli sınırlar içinde, sanatsal kaygılarını koruyarak bir uzlaşma alanı bulan yapıtlardan bahsetmek gerekiyor. Aydınlar, “yüksek kültür” ürünü denen bu yapıtları benimsiyorlar. Kitle kültürü, insana değer vermeyen, tutucu, kentsoylu ticaret ahlakına göre düşünen ve yaşayan, başarısını kazancıyla ölçen sanatçıları barındıran bir ortam olarak görülürken, diğeri, sanata, insana değer veren, her anlamda ilerici, işinin ustası sanatçıları barındıran bir ortam olarak değerlendiriliyor. Nitelikli, yüksek kültürü dışlayan anlayış, kısa vadeli çıkar ilişkilerinin ideolojisi oluyor, uzun vadeli öngörüleri dışlıyor. Toplum, kültürü ancak alımlayabileceği düzeyde tutmaya çalışıp, kültüre egemen oluyor. Herkesçe alımlanabilecek, dolayısıyla düzeyi düşük olan, topluma egemen olurken, kültürün sonraki evrelerini de kendine benzetmeye başlıyor.
Kültür için yapılan “gerekli bilgileri edinerek beğeni, eleştiri, değerlendirme yeteneklerini geliştirmiş olma durumu” tanımı, bize bir düzey tutturmuş olmayı dayatıyor. “Kültürlü insan” dediğimizde, iyi öğrenim görmüş, çalışkanlığı, zihinsel yetenekleriyle gelişmiş bir kişi, beğeni, eleştiri, değerlendirme gücü edinmiş bir insan, bir aydın geliyor gözümüzün önüne. Çevresine göre ortalamanın üstünde bir düzeye ulaştığı için “kültürlü” diye niteleniyor, kişinin aydınlanmasını, beğeni geliştirmiş olmasını ifade ediyor.
Aydınlar, bir sınıf oluşturmazlar. Çeşitli gelir gruplarından yetişir, düşünsel seçimlerine göre şu ya da bu sınıftan yana olurlar. Yaratıcısı ya da alıcısı oldukları “yüksek kültür” ürünleri, varlıklı sınıfların/”yüksek tabaka”nın kültürü içinde yer almaz. Ticaret ödeme gücü olana yöneldiğinden “kitle kültürü” ürünü dediğimiz popüler sanatı destekleyen, ayakta tutan varlıklı kesimlerdir.
Bugün, seçkin aydınların, daha çok, orta gelir grupları ile alt gelir gruplarının içiçe giren bölgelerinden yetiştiği tespit edilmiş. Seçkin aydın nitelikleri edinmek için bilgilenmek, bilinçli bir kitap okuma döneminden geçmek gerekir. Seçkin aydın derken, sanatlarla bir içli-dışlılık yaşamış olmak; çok yönlü düşünmeye alışmış, gelişmeye, yeniliklere açık kalmayı öğrenmiş olmak; düşüncesini inançlarla, saplantılarla değil, gerçeklerle oluşturan, oluşturduğu görüşünü denetleyen, gerekirse değiştiren kişilerden bahsediyoruz.
Aydın düşmanlığı oldukça yaygın. Aydın, eleştiren, düşüncelerini, vardığı sonuçları paylaşmak, yararlı olmak isteyen bir kişi olduğundan aydın olmayan, çağdışı kişiler tarafından pek sevilmez.
Ama ülkemizde alaya alınan, aydın olmaya özenen, içi boş kişiler, aydın karikatürleri için türetilmiş “entel” diye bir tabir var.
İngilizce ile Fransızcada “civilisation” sözcüğünün Latince kökeni “kentli” anlamını taşıyor. Osmanlıca “medeni” sözcüğü de Arapça “kentli” demek. Çölde yaşamayan, kentte oturan, bilgili kişilere “medeni” diyorlar. Genelde kültür ile uygarlık birarada düşünülüyor. Kültür, uygarlığın düşünsel yönüne ağırlık veriyor.
Leave A Reply