- Timur Semerkand’ı Maveraünnehir’in merkezinde yer aldığı için başkent yapmıştır. Ayrıca şehir, güneyindeki dağlarda Afganistan yolunun geçtiği bir geçidi de denetleyecek konumdadır.
- Tahminlere göre 100.000 kişinin Semerkand’a getirilerek zorunlu ikamete tabi tutulması Timur’un emridir ve bu şekilde getirilmiş insanların şehri terk etmeleri de yasaklanmıştır.
- Kentin sayısız şantiyesinde hem gündüzleri, hem de geceleri meşale ışığında hiç ara vermeden çalışılmış. Timur, kenti bir uçtan bir uca geçen geniş bir ticaret caddesi açtırmış ve bu güzergahta bulunan tüm konutları 20 günde ordusuna yıktırmıştı. Cadde boyunca karşı karşıya, bir hizada dizilmiş onlarca dükkan yaptırmıştı. Bir dükkan tamamlanır tamamlanmaz oraya bir esnaf yerleştirilmişti.
- Her sokak, her pazar, her çarşı sadece bir veya iki tür malın satımına yönelikti. Bu, Timur’un arzusuydu ve bu durum Timurlu çağında Semerkand’ın ayırt edici özelliği olmuştur.
- Sanat ve zanaatların birbirinden kesin çizgilerle ayrılmasını isteyen Timurlu örgütlenmesi, alıcıların aynı türden malları kıyaslamasını kolaylaştırır, zanaatkarları işlerini iyi yapmaya zorlar. Her satıcının yeri bir kez belirlendikten sonra değiştirilmediği için herkes komşularıyla iyi geçinmek zorundadır.
- Timur zanaatkarların gereksinim duyduğu keten ve kenevir ekiminin Semerkand’da yapılmasına da önayak olmuştur.
- Ana yollar ve meydanlar çeşmelerle donatılmıştı; çeşmeler düzenli aralıklarla yapılmıştı ve çeşmelerden sürekli su akıyordu.
- Yaklaşık yüz elli yıl Orta Asya’ya hükmetmiş Timurlular döneminde Semerkand, Timurlu Rönesansı adı verilen devrin odak noktasında olmuştur.
- Timur, 1402’de VI. Charles’a bir mektup göndermiş, Fransız tüccarları Semerkand’a davet etmiş, onlara saygılı davranılacağının sözünü vermiş; Fransa’ya gidecek Orta Asyalı tüccarlara iyi davranılmasını, üzerlerinin aranmamasını, şiddet uygulanmamasını istemiş, VI. Charles da bu koşulları kabul etmiştir. Aynı dönemde İngiltere kralı VI. Henry de Timur’dan benzer bir mektup alır. O da olumlu cevap verir. Çünkü Timur’un oğlu Miran Şah’ın Tebriz ve Bağdat’ta Hıristiyanları koruduğunu ve onlara ticari avantajlar sağladığını biliyordur. Semerkand’da “Frenk” kökenli kumaşların bulunması bu şekilde açıklanır.
- Semerkand’da ticaret etkinliği çarşıların yanı sıra kervansaraylarda da yürütülürdü. Kervansarayların iç avluları ve dükkanları vardı; muhafızlarla korunurlardı. Bazıları sadece tüccarları kabul ederdi. Ahırlar kent dışındaydı. Ana yolların üzerinde düzenli aralıklarla (bir günlük yolculuk mesafesi, yaklaşık 11,5 kilometrede bir tane) çok sayıda kervansaray ve at değiştirme menzili vardı. Kervansaraylarda yiyecek içecek bulunurdu. Yolcuların ıssız yerlerden geçerken susuzluğunu giderebilmesi için yapılmış, kerpiç yapılarla korunan sarnıçlar vardı. Timur ve ardılları, ticaret yollarının bakımını yapma ve iyileştirmeye, güvenliklerini sağlamaya özen gösterdiler.
- Timur Semerkant’ının çevresinde içlerinde köşk ve yazlık saraylar olan, surlar ve hendeklerle çevrili 13-14 bahçe olduğu söylenir. Bir elçinin yazdıklarından, başkentin doğusundaki Bağ-ı Dilşüka’nın (Gönül Çelen Bahçe) girişinde lacivert ve altın rengi taşlarla bezeli anıtsal giriş, emirlerin ipek çadırları, merkezde hükümdarın kare planlı köşkü olduğunu, surların Kaşan çinileriyle kaplı olduğunu, sarayın duvarlarının Timur’un Hindistan seferini tasvir eden fresklerle bezeli olduğunu öğreniyoruz. Bu fresklerden günümüze hiçbir iz ulaşmamıştır. Aynı elçi Bağ-ı Nev’den de bahsediyor: Yüksek duvarlarla ve dört kuleyle çevrili, büyük bir havuzu olan, içinde büyük bir saray bulunan bahçede, Timur sefere çıktığında Semerkantlılara bahçeyi gezme ve meyve toplama izni verildiğini öğreniyoruz.

Bibi Hatun Camii’nin yapımı Timur’un ömrünün son yıllarında başlamıştı. 1399’da Hindistan seferinden zaferle dönen Timur bu camii, Bibi Hanım da denen (Bibi Hanım, bir anlamda first lady, gözde, baş hanım anlamına geliyor), Moğol kökenli eşi Saray Mülk Hanım’a adamıştı.
Taçkapıdan dört eyvanlı bir avluya geçiliyor. Üç eyvanın her biri kubbeli birer salona açılıyor. Revaklar bu eyvanları birbirine bağlıyor. Girişin tam karşısındaki eyvanın iki yanında minareler bulunuyor. Taban dikdörtgeninin köşelerinde de minareler var.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Bibi Hanım Camii’nin mimarı İranlı. Timur caminin yapımı bir yılda tamamlansın istemiş. Çalışmalar 1404 yılında bitmiş ama Timur taçkapıyı fazla dar bulup ve yıktırıp yeniden yaptırmış. Bitim tarihi 1405, Timur’un öldüğü yıl. Taçkapının yüksekliği 40 m, genişliği 46 m.
Cuma camii olarak yapılmış. Yapımında 95 fil ile mermer taşınmış.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Kıble eyvanındaki mermer rahlenin, Hz. Osman’a ait Kuran rahlesi olduğuna; altından geçenin çocuk sahibi olacağına inanılıyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Timur’un bütün yapıları gibi bu da çok hızlı bitirilmiş. Hızlı yapım ve devasa boyutlar Aksaray’da olduğu gibi burada da sorun olmuş.
Çağın mimarlarına çözümlenmesi olanaksız teknik sorunlar çıkardığı bilinen devasa boyutları (taban yüzeyi 99 m X 129 metredir) yüzünden cami çok kısa bir sürede, hatta henüz tam bitirilmeden bozulmaya başlamış. İlk namazda cemaatin başına taşlar düşmüş. Daha cami açılmadan alçı ve tuğlalar dökülmeye başlamış. Birkaç yıl içinde minarelerden bazıları, ana kubbe ve taçkapının tonozları yıkılmış. 1970’lerin sonundan itibaren restore edilmiş.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply