1814’te egzotik kumaşlar arasından omzu üzerinden izleyicilerine bakan dolgun bir harem güzelini resmettiği Büyük Odalık tablosuyla heyecan uyandıran Jean Auguste Dominique Ingres, Şark topraklarına adımını bile atmamıştı. Ingres’in çağdaşlarından birinin “bunun birkaç bel omuru fazla” demesi ise tablonun sadece daha fazla ilgi çekmesini sağlamıştı.
1832’de Fas ve Cezayir’i ziyaret eden Eugéne Delacroix, Şarkiyatçı tablolarında odalıkları sıkça tekrarladığı bir motif haline getirmişti. Erotizm hoşa gidiyordu.
Yunan Bağımsızlık Savaşından kanlı bir sahneyi içeren Sakız Adası Katliamı‘nda (1824) iki çıplak kadın ölümü ya da köleliği bekliyor, Sardanapalus’un Ölümü’nde ise (1827) beş cazibeli çıplak kadın Asur krallığının emri üzerine kendisinden önce ölüme zorlanıyor. Delacroix daha sonra ise liman reisinin haremindeki dört kadının günlük yaşamından izlenimler içeren Cezayir Kadınları’nı resmetti.
Fransız şarkiyatçılığının şampiyonu ise Jean Léon Gérome idi. Gizemli Müslümanlar, yılan oynatıcıları, dansözler, Afrikalı başıbozuklar (Osmanlı ordusundaki kiralık askerler), beyaz kadın köle tüccarlarının büyüleyici karışımından oluşan Gérome’un Şark ile ilgili izlenimi, batılı insanların müşterek hafızalarına tamamen yerleşmiş durumda.
Yararlanılan Kaynak
Avrupa’yı Avrupa Yapan Değerler, Pieter Steinz, Alfa Basım Yayım, 2018. Sayfa 272, 273.
Leave A Reply