
Kırgızların en sevdiği hayvanların başında at geliyor. At, neredeyse kutsal. Geçmişte etinden ve sütünden de yararlanılan at, şimdi sadece binek hayvanı. Aynı zamanda geleneksel buzkaşi oyunun da parçası. Atlı oyuncuların at üzerindeyken yerdeki oğlak postunu alıp, belli bir noktaya bırakması oyunun esasını oluşturuyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Van’a bağlı Erciş’in Ulupamir Köyü’nde Kırgızlar yaşıyor. Yaklaşık 300 hanelik bir Kırgız topluluğu var burada.
Pamir Kırgızlarının çok zorlu bir göç öyküleri var: Çarlık Rusya’sı Sovyetler Birliği’ne dönüşünce komünist bir yönetim altında yaşamamak için Kırgızistan’ı terk etmişler. İlkin Kırgızistan’dan Tacikistan’a, Murgab’a, oradan 1936’da Doğu Türkistan’a, Danbaş’a giden Kırgızlar, Çin hükümetinin Türk boylarının isyanlarını bastırmak için Sovyetler’den yardın istemesi üzerine Tacikistan-Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi sınırında bulunan Pamir Dağları’na çıkmışlar. Sovyet saldırılarından bunalınca 1947’de tekrar Çin’e göç etmişler. Kaçtıkları komünizm Çin’e de egemen olunca iki yıl çok kötü şartlar altında yaşayıp 1949’da Afgan Pamir’ine yerleşmişler.
Pamir’in Çin, Afganistan, Pakistan ve Tacikistan’a sınırı bulunuyor. Plato Rus, Çin ve Afgan Pamir’i olarak üçe ayrılıyor. Kırgızlar, bölgede yaşanan siyasal gelişmelere bağlı olarak bu üç Pamir arasında yerleşim yerlerini değiştirmişler. Pamir’de sadece hayvancılık yapılabiliyor, hayvanlar açık ağıllarda tutuluyordu. Sert rüzgarlar fazla kar birikmesini önlediği için hayvanlar toynaklarıyla karı eşeleyip otlayabiliyordu. Afganistan’a gidip kendi ürünlerini satıyor, yıllık alışverişlerini yapıyorlardı. Pamir’den yola çıkıp dönmeleri bir ay sürüyordu. At, öküz, deve, yak sırtında et, süt ürünleri, yün, halı, kilim, kürk ve deri eşyalar satıyorlardı. Afgan tüccarlar da Pamir’e mal getiriyordu.
Kırgızlar Pamir’de sık sık Rus askerleriyle çarpışmak zorunda kaldılar. Çocuklardan yaşlılara herkes silahlıydı. Sovyetler’in Afganistan’ı işgali üzerine Pakistan’a kaçmak zorunda kaldıklarında pek çok akraba ve mallarını geride bırakmak zorunda kaldılar. Pakistan’a varmaları dört gün sürdü. Soğuk yayladan elli derece sıcağa inince sıcaktan ve hastalıktan ölen çok oldu. Hanları Hacı Rahman Kul (1913-1990), birçok ülkeye, Birleşmiş Milletler’e yardım isteyen mektuplar yazdı. Alaska ve Türkiye’den olumlu yanıt alınca Türkiye’yi tercih ettiler. 1982’de geldikleri Türkiye onlara üç yer teklif etti: Ankara (fazla sıcaktı), Sarıkamış (alıştıklarından daha karlıydı). Erciş’te Altındere Harası olarak bilinen yöreye 1987’de yerleştiler. Yörenin iklimi, Van ve Erciş’e göre daha sert, kışın bütün köy kar altında. Hacı Rahman Kul, 1990 yılında Erzurum’da vefat ediyor.
Özetlersek: 1936’da Çin’e, iki yıl sonra Pamir’e, 1947’de Çin’e, 1949’da Pamir’e, 1978’de Pakistan’a, 1982’de Türkiye’ye. Elli yılda altı büyük göç.

Kalpak Kırgızların en önemli simgelerinden biridir. At-avrat-silah şiarının yerini Kırgızlarda at-kamçı-kalpak alır. Üçgen biçimli keçe kalpağın ilk olarak efsanevi Kırgız kahramanı Manas’ın karısı Kanıkey Hanım tarafından, Kırgız dağlarından esinlenerek yapıldığına inanılıyor. Ama Ulupamir’de geleneksel kalpağa ben rastlamadım.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply