ROY LICHTENSTEIN
(1923-1997)

Boğulan Kız, Roy Lichtenstein, 1963.
The Museum of Modern Art, New York.
Fotoğraf:www.en.wikipedia.org
- Tablolarının özelliği, yüzeyinin matbaacılıkta kullanılan küçük noktacıklardan oluşan bir ağla, tramla kaplanmasıdır. Tram ile anonim etki yaratır.
- Çizgi romanlardan seçtiği bir kesiti alarak onu büyütür; güncel ve popüler konu, olay ve kahramanları büyük bir yalınlık içinde sunar. Sanatı için “çizgi film estetiği” denir.
- Bir antik çağ tapınağını, tarihi bir sanat resmini, bir Art Déco parodisini ya da Picasso’nun bir resmini çizgi roman dili ve bağlamı içinde yeniden oluşturur, popülarize eder.
- Resimlerinde tablodan taşan büyük biçimlere, kesin kalın çizgili konturlara ve geniş renk alanlarına yer verir. Bu tavrı ile Geç Resimsel Soyutlama sanatçılarına bağlanabilir.
- Mizah, sanatçının kişisel ve mesleki hayatının önemli bir parçasıydı.
- Lichtenstein, New York’ta Rutgers Üniversitesi’nde ders vermek üzere kadroya dahil olduğunda, kendini aralarında Allan Kaprow, George Segal gibi isimlerin de bulunduğu Fluxus ve onların Happening adını verdiği performansların orta noktasında buldu. Bu dönemde stilinde değişiklikler olmaya başladı.
- Pop Art’ı şöyle tanımladı: “Bir ağaç düşündüğümde aklıma ilk gelen, bir ağacın medya tarafından yapılan taklididir. Nesnenin kendisinden çok, o nesnenin bir film, bir fotoğraf veya reklamdaki taklidi aklımıza gelir. Nesnenin kendisinden çok, taklidi algılanır”.
- Sanatçı üç boyutlu ve soyut çalışmalar ve takı tasarımları da yapmıştır.
- 1966’da Whaam adlı eseri Tate tarafından, halk tarafından saçma olarak algılanıp eleştirilmesine rağmen, 3.946 Sterlin’e satılmıştı. Tate Modern’deki 2012 yılında yapılan retrospektif sergisi 55 binden fazla ziyaretçi tarafından gezildi.
CLAES OLDENBURG
(1929)

Claes Oldenburg, The Store (Dükkan), 1961.
Eserlerini bir dükkanda sergileyerek sanata, teşhir edilen ve satın alınan bir meta rolü yüklüyor, sanatı gündelik yaşamla bağlantılı hale getiriyordu.
1961 yılında New York Manhattan’da, eserlerini satacağı bir dükkan kiraladı. Bu tutumu ile, sanat eserinin galeride satılması alışkanlığını sorgulamayı amaçladı.
Dükkan’da, kadın iç çamaşırından, bifteğe kadar çok çeşitli nesnelerin taklitleri vardı. Objeler tuhaf oranlarda, çok büyük yapılmıştı. Sanatçı bu şekilde sanat ile mal fikrini tartışmaya açıyordu.
Objeler üst üste yığılmış, duvarlara asılmış, tavandan sarkıtılmış, tezgahların üzerine yayılmıştı. Dükkan’ın yerleşimi, herşeyin tasfiye öncesi satılmak istendiği bir yeri andırıyordu. Claes Oldenburg, bir nesneyi sahneleme olgusunun bile onu değiştireceğini vurgular.
Bu tüketim malları Enstalasyonu bir ay boyunca açık kaldı. Dükkan, sadece resim, sinema ve müzik dünyasını değil, tasarımcıları da büyük ölçüde etkiledi.
Dükkan, Enstalasyon Sanatı’nın kökeninde yatan eserlerden biri olarak kabul edilir.
Fotoğraf:plazalondon.wordpress.com
- İsveç doğumlu Oldenburg, Chicago’da büyümüş, daha sonra New York ve Los Angeles’da yaşamıştır.
- Oldenburg’un ilk zamanlardaki işleri içerik yönünden belirleyici olması ile beraber Ekspresyonist akımının etkisindedir.
- Amerikan insanının her gün tükettiği hamburger, dondurma ve pasta gibi popüler yiyecek maddelerinden, klozet kapağı, elektrik düğmesi, ruj, mandal, araba sileceği, yazı makinesi gibi çeşitli günlük kullanım nesnelerini konu alarak, onları olduğundan farklı bir bağlamda sunar.
- 1957 yılında yumuşak heykel fikrini geliştirdi. Bir kadın naylon çorabı içine gazete kağıtları doldurup astığı objesi o zaman isimsizdi, sonradan Sosis adını aldı.
- Tüketim mallarını büyük boyutlu heykellere dönüştürürken patiska, branda gibi bezleri kağıt ve paçavralarla doldurup nesnenin biçimini verdikten sonra alçı ile kaplamış, sentetik boyalarla renklendirmiştir.
- 1959 yılında üç boyutlu eserlerinin ilk sergisini açtı. İlk eşi, yumuşak heykellerinin dikimini yaptı. Yumuşak heykelleri 1970’lerde Soft Art’a (Yumuşak Sanat) öncülük etmiştir.
- Pek çok Happening sergiledi.
- Dev Dondurma Külahı, Hamburger, Lolipop 1962 yılının, Yumuşak Daktilo 1963’ün, Elektrik Düğmesi 1964, Yale Üniversitesi’nin bahçesinde yer alan Ruj 1969 yılının ürünleridir.
- 1965 yılından itibaren kamusal alanda sergilenecek anıtlar üzerinde çalışmaya başladı. Bunlardan ilki 1965 yılında New York’ta Central Park’ta yerini buldu. 1966 yılında ise Londra’da Piccadilly Meydanı’nda Ruj sergilenmeye başladı.
- Daha sonra bazı mimari projelere eserleriyle katkıda bulunmaya devam etti.

Tom Wesselmann (1931-2004), 1960’tan başlayarak çıplak kadın figürünü çok nesnel bir yaklaşımla ele alır. Wesselmann’ın çıplakları Amerikan kadınını, orta sınıf Amerikan beğenisini yansıtan mekanlar ve eşyalar eşliğinde gösterir. Bu resimler, popüler kültürün toplumsal ve psikolojik boyutta yansıtıldığı örneklerdir.
Fotoğraf:everybodyknows.ca

James Rosenquist (1933), F-111, 1965.
Çağdaş kent yaşamından alınmış görüntülere yer veren sanatçı, çok büyük boyutlarda resimler gerçekleştirmiş ve endüstri boyalarından yararlanmıştır. Resimleri çoğu kez gerçeküstü bir etki yaratır. 1965 yılından sonra çevre ile ilgili ve seyirciye yoğun duyumsal bir deney sağlayan yapıtlar gerçekleştirmiştir. Bunlardan ilki F-111, 3 metre X 25 metre boyutlarındadır. Yapıtta, bir F-111 uçağı; uçağın üstünde Amerikan günlük yaşantısından alınmış görüntüler bulunmaktadır. Sanatçı bu çalışmasıyla, Amerika’daki ekonomik savaşla eşdeğerde bir çılgınlık yaratmak istediğini belirtmiştir. Tavrının basit bir gözlemi aştığı açıktır.
Fotoğraf:www.moma.org
Leave A Reply