Romantik Dönemde Müzik 2
- Opera alanında Fransa’da Berlioz, Meyerbeer, Offenbach, Bizet; İtalya’da Rossini, Donizetti, Bellini, Verdi; Almanya’da Wagner öne çıkan isimlerdi.
- Grand Opera doğdu. Kalabalık ve eğitimsiz izleyiciyi coşturan, eğlendiren bu tür, kalabalık sahneler, tarihsel ve mitolojik kahramanlık konuları, bale, dans, geniş koro, zengin dekor ve görkemli müzik ile tanımlanır.
- Bir de, resitatif yerine konuşma diyaloglarının yer aldığı Komik Opera vardır.
- Operalarda buhran sahneleri artar. Bellini operalarında, Wagner’in Uçan Hollandalı’sında, Puccini’nin Madam Butterfly’ında olduğu gibi.
- 19. yüzyılın sonlarına doğru filizlenen, her ülkenin kendi müziğini aradığı Ulusçuluk akımları ortaya çıkar. Avrupa, 19. yüzyıl sonunda sanayileşme sürecine girince köy ve kasabalardan yoğun nüfüslu merkezlere gelen halk, kendi konuşma dili gibi, kendi dans ve şarkı geleneğini de duyma beklentisindeydi. Böylece ülkeler, İtalyan ve Alman müziği etkisinden sıyrılarak kendi kimliklerini sergiledikleri bir müzik sanatı oluşturdu. 19. yüzyılın son yirmi yılında, Rus Beşleri’nin öncülüğünde Avrupa’nın her yerinde ulusal renkleri işleyen besteciler ortaya çıktı.
- Rusya’da bugün Rus müziğinin neredeyse herşeyi borçlu olduğu Rus Beşleri (Balakiref, Cui, Borodin, Mussorgski, Rimski-Korsakof) ulusal okulun temelini atarlar. Rus Beşleri’nden sadece Balakiref müzik eğitimi görmüştür. Rus halk ezgileri Rus Beşleri’nin müziğinde tekrar ortaya çıkar. Müzikte kendi halk ezgisini aslına benzeterek yaratmak, edebiyatta Puşkin’in ve Gogol’un kendi halk masallarını yaratmasına koşut bir uygulamadır. Rus Beşleri’nden sonra, onları en yakından izleyen besteci Rahmaninof olmuştur. Yüzyılın sonundaki en önemli Rus besteciler, Skryabin ve Çaykovski’dir. Hem besteci hem de orkestra şefi olan Çaykovski Rus müzik tarihinde ilk ciddi müzik eğitimi görmüş bestecidir.
- Ulusçuluk akımlarından Çek kültürünü gündeme taşıyan besteciler Smetana, Dvorak ve Janacek olmuştur.
- İskandinav ülkeleri, 19. yüzyıl Romantizm’i içinde ulusal akımlara duyarlı olmuşlar, müzikte Alman, operada İtalyan etkisinden zaman içinde sıyrılmışlar, 20. yüzyıl başında üne kavuşan besteciler yetiştirmişlerdir: Norveç’ten Edvard Grieg (blogumuzda daha önce yer almıştı), Finlandiya’dan Sibelius.

Helsinki’de Sibelius Parkı’ndaki Sibelius Anıtı. Anıt için açılan yarışmada birinci olan heykeltraş Eila Hiltunen’in 24 ton ağırlığındaki çelik tüplerden oluşan, büyük, gümüş renkli sürrealist org heykeli beğenilmeyince, yine paslanmaz çelikten yaptığı Sibelius maskını da orgun yakınına ilave etmiş.
- Cromwell Cumhuriyeti (1649-60) sırasında polifonik dinsel müziğin, opera gibi sahne prodüksiyonlarının yasaklanması, uzun yıllar bestecilik ve yorumculuk alanında üretimi durdurmuş, Purcell’den (1659-1695) sonra 200 yıl ne özgün İngiliz bestecisi yetişmiş, ne de özgün İngiliz müziği yazılmıştır. İngiltere’de özgün müzik, 19. yüzyılda Gilbert-Sullivan’ın satirik operaları ile uyanmıştır. Ardından, 1890’larda halk ezgileri araştırılarak Delius ve Elgar’ın romantik yapıtlarıyla İngiliz müziği 20.yüzyıla bağlanmıştır.
- İspanya’da birçok farklı bölgenin kendi dili, müziği, sanatsal karakteristiği olduğu gibi Araplar ve Ermenilerin de İspanyol müziğine etkileri olmuştur. 17. yüzyılda İspanyol müziğinin karakteristiği olan beş telli İspanyol gitarı yapılmıştır. Genelde gülünçlü bir konunun işlendiği, şarkılı, konuşmalı, müzikli tiyatro zarzuela, İspanya’da 19. yüzyılın en gözde biçimi olur. Pedrell ile başlayan ulusal akım Albeniz ile devam eder.
- Fransız okulunun geliştirdiği İzlenimcilik akımları da köklerini Romantizm’den aldılar.
Leave A Reply