JEAN BAUDRILLARD
(1929-2007)

İngiliz siyasi teorisyen ve aktivist Andrew Robinson Ceasefire Magazine’de Baudrillard’a ayırdığı Anlamın Yeni Sistemi adlı yazısında yukarıdaki görseli kullanmış.
Fotoğraf:ceasefiremagazine.co.uk.
- Jean Baudrillard, hakim kültür aracılığıyla kökleşen önyargı ve beklentilerin gördüklerimizi şekillendirdiğini öne sürmüş, bu durumda gerçekliğin bağımsız bir biçimde nasıl algılanabileceğini sorgulamıştır.
- Baudrillard’a göre, Postmodern bir toplumda hiçbir şeyin orijinali, aslı yoktur, yalnızca kopyalar, simulacrum’lar vardır.
- Baudrillard,günümüz iletişim araçlarının etkisini içpatlama/hipergerçeklik/siber-baskın/kod gibi terimlerle tarif etmiştir. Bu terimler Baudrillard’ın simülasyon adını verdiği şeyle yakından bağlantılıdır. Günümüz iletişim araçları gerçek olmayan bir gerçek, bir hipergerçek yaratarak, insanların doğal ve sosyal çevrelerinden kopmalarına, yabancılaşmalarına neden olmaktadır. Film, TV, reklamlar ve bilgisayar oyunlarının yarattığı sanal gerçeklik benzeştirme yoluyla yaratılan, orijinali olmayan bir gerçektir. Sanal gerçeklik, bireyi bir yandan aktif/etkileyen, öbür yandan pasif/etkileyemeyen durumuna sokar. Bu, hipergerçekliğin önemli bir özelliğidir. Gerçeklik artık sabit değildir. Hipergerçeklik orijinal olmama halidir.
- Baudrillard’ın önermesine göre simülasyonlar hayatlarımızda sağlam biçimde yer edinmiştir, gerçek etkilere sahiptirler: duygusal bir film izleyip ağlayabiliriz, bira reklamı bizi susatabilir. Baudrillard’a göre, simülasyon ve gerçeklik arasındaki ayrım çökmüştür. İmajlar, gerçekle kesişir, gerçeği önceler, gerçeği özümser ve üretir. Manzaralar fotoğraf, kadınlar cinsel senaryo, düşünceler yazı, terörizm moda ve medya olarak yeniden ortaya çıkar. Baudrillard’ın simülasyon analizi kısmen, gördüğümüz dünyanın ötesinde ideal formların yattığını söyleyen Platon’dan ilham alır.
- Baudrillard’ın simülasyon kavramı, orijinalleri olmayan kopyalar anlamını taşır.
- “Bütün sosyal hayatı düzenleyen şey gerçeklik değil, simülasyon prensibidir.” Televizyon oyuncularının canlandırdıkları karakter olduğuna inanılması ve onlara mektup yazılması, hatta iyi karakterleri canlandıran aktörlerin Hindistan’da seçimleri kazanması gibi. Baudrillard için, hiçbir şey işaretler, kodlar ve simülasyonların akışı dışında değildir. Baudrillard’a göre bu, panik üretir ve simülasyonun dışına çıkmaya çalışır, sözde sahiciliği fetiş haline getiririz: aerobik, body-piercing, macera tatilleri, skandal haberleri, otobiyografilerde paylaşılan özel hayat, interaktif televizyon, izleyicilerin telefonla katılabildiği programlar, “reality şov”lar, bizi olaylara yakınlaştıran büyük ve yüksek çözünürlüklü ekranlar, Blue-Ray, çevresel ses düzeni, reklamlar ve kendi kendine yardım kitapları Baudrillard’ın hipergerçek, gerçekten daha gerçek olarak nitelendirdiği şeye örnekler olabilir. Gerçeklik hissini artırmaya yönelik bu çabalar simülasyondur. Simülasyon gerçekliği belirler veya üretir.
- Hipergerçeklik terimini ilk kullanan Umberto Eco’dur. Eco bu terimi, 1975 yılında, replikalar, holograflar ve diyoramaları sergileyen tema parklarını tanımlamak için kullanmıştır. Holograf, tamamıyla yazarın el yazısı ile yazılmış olan eserdir; biri doğrudan doğruya lazer cihazından, öteki de fotoğrafı çekilecek cisimden yansıyarak gelen iki lazer demetinin üst üste binmesiyle meydana gelen girişimden yararlanan kabartmalı fotoğraf tekniğidir. Diyorama ise 8/12/2014 tarihinde bloğumuzda anlatılmıştı.
- Disneyland ve Las Vegas hipergerçekliğin en açık ve en uç örnekleridir.
- Artık gerçekliğin kendini temsiller aracılığı ile ifade ettiği değil, temsillerin gerçekliği ifade etmesi geçerlidir. Gerçek, temsile itaat eder.
- Baudrillard’a göre imajlar ve bilgi artık somut eşyalardan daha önemlidir.
- Nereye baksak resimlerle karşılaşırız: Tişörtler, reklam panoları, posterler, kendi fotoğraf makinalarımız/kameralarımız, kapalı devre gözetim kameraları, fetüsün ekrandan önizlemesi vs. Baudrillard’a göre görüntülere duyulan bu açık saplantı, dünyayı temelden değiştirmiştir.
- Baudrillard medyayı kötü bir güç olarak resmeder; medyanın, gerçek iletişimi veya anlamı engellediğini, sığ ve pasif bir deneyim sunduğunu savunur. Baudrillard, teknolojiden tarihsel, politik ve ekonomik etkilerden bağımsızmış, sanki insani dürtülere sahipmiş gibi söz ettiği için eleştirilmiştir.
- Medyanın sadece eylemleri haber vermekle kalmadığı, aynı zamanda bu eylemleri mümkün kılan koşulların da bir parçası olduğu düşünülebilir.
- Baudrillard kitlelere tutsak TV ve medya tüketicileri der.
- Jean Baudrillard yeni teknolojilerin insan olmanın ne anlama geldiği hakkında yeni endişeler ürettiğini söyler.
- Baudrillard’a göre, temsil artık otomatiğe bağlıdır, özgürce ve kendi yörüngesinde işler; olguların, gerçekliğin veya tarihin zeminine bağlı değildir.
- Baudrillard’a göre, Modernizm bitmiştir. Beraberinde tarih denen şey de yok olmuştur. Çünkü Postmodernizm zaman fikrini yok etmiştir.
- Sanatı, dünyayı anlamak için bakışımızı yenilemeye yönelik naif bir çaba olarak tarif eden Baudrillard, sanatla gerçeklik arasındaki sınırın bütünüyle ortadan kalktığını, çünkü ikisinin de taklit/simülasyon/evrensel benzeti/simulacrum içine düştüğünü söyler. Sanatın mantığı sanatçının gördüğü, hissettiği ve yorumladığı haliyle dünyanın bir simülasyonunu oluşturuyordu. Sanat, birbirini izleyen simülasyon aşamalarına girer.
- Baudrillard’a göre, Postmodern metinlerarasılık, bilgi pornografisidir. Bu süreçte her şey eşit hale gelir ve kendi anlam ve gerçekliğini yitirir.
- Baudrillard, Karl Marx, Walter Benjamin, Henri Lefebre, Guy Debord, Marshall McLuhan gibi birçok düşünürün fikirlerinden beslenmiş ve onları geliştirmiştir.
- Bu yüzden en azından entelektüeller, görünümlerin arkasında sabit bir gerçek olduğu anlayışını terk etmelidirler. Belki o zaman kitleler medyaya sırt çevirirler ve kamuoyunu yönlendirme çabaları boşa çıkar. Çünkü, iletişim araçlarını kontrol edenlerin politik gücü de artar.
- Budrillard’ın politik görüşleri Postmodern Politika bölümünde yer alacaktır.
Andrew Robinson Ceasefire Magazine, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, Disneyland, Diyorama, Guy Debord, Henri Lefebre, hipergerçek, Holograf, içpatlama/hipergerçeklik/siber-baskın/kod, Jean Baudrillard, Karl Marx, Las Vegas, Marshall McLuhan, medya tüketicileri, metinlerarasılık, Platon, Postmodern Düşünürler, Sanal gerçeklik, simulacrum, simülasyon, tutsak TV, Umberto Eco, Walter Benjamin
Leave A Reply