- Modernizm’e göre gerçek vardır ve insan aklını kullanarak bu gerçekliğe ulaşabilir. Bu kabul, dış gerçekliğin tek bir doğru temsil biçimi olacağı inancını doğurmuştur. Sanayileşme ve Aydınlanma, gerçeğin tek olduğuna inanırlar. Modernizm aslında bu temel üzerine inşa edilmiştir. Modern mimarlık da bir kez en akılcı ve en işlevsel yapı mimarisi bulunduğunda, artık bu biçim bozulmamalı ve her yapı için yeniden tekrar edilmelidir, görüşündedir. Zira tek bir gerçek vardır, onu bulmanın yolu akıldır ve aklın yolu da birdir. Bu nedenle Modernizm bir sosyal mühendislik projesi olmuştur. Bu açıdan modernist mimarlık seçkinci bir bakış açısına sahiptir.
- Modernitenin bir başka önemli yönü, kent yaşamını merkeze koymasıdır. Kent planlaması modernist bir yaklaşımdır.
- Kentlerin üretim merkezleri olmaktan çıkmasıyla birlikte, kentin hiyerarşisi, üretim biçimlerine ya da ekonomik sınıflara göre değil, kişilerin sahip oldukları nesnelere ve bu nesneler aracılığıyla inşa ettikleri imajlara, görüntülere göre oluşmaktadır.
- Gelişmiş ülkelerde, 1970’lerden itibaren kentsel yaşamda, yıkmak yerine korumak eksenli bir anlayış hakim olmaya başlamıştır.

Uydu kentler, ana kente bağlantılı olarak kurulan ve onun yükünü azaltmak için çevresinde oluşturulan yerleşim yerleridir.
Uydu kentlerin gecekondu bölgelerinden en büyük ayrımı, rastgele değil, alt ve üst yapılarıyla tasarlanarak yapılmış olmalarıdır. Uydu kentte yaşayanlar genellikle çalışmak için şehir merkezine giderler.
İstanbul’daki Bahçeşehir, Ataşehir, Zekeriyaköy; Ankara’daki Batıkent uydu kentlere örnek verilebilir.
Fotoğraf:haydiannegezmeye.com
- 1950’lerde sanayi mirasını inceleyen sanayi arkeolojisi disiplini ortaya çıkmıştır. Bu disiplin, mimarlık tarihi, teknoloji tarihi ve arkeoloji dallarından yardım alır.
- Farklı nedenlerle zaman içerisinde eskimiş, köhnemiş, yıpranmış ya da kimi durumlarda terk edilmiş kentsel dokunun, günün sosyo-ekonomik ve fiziksel koşulları göz önünde tutularak değiştirilmesi, dönüştürülmesi, ıslah edilmesi ve yeniden canlandırılarak kente kazandırılması süreci başlamış ve bu sürece de kentsel dönüşüm adı verilmiş, yeniden işlevlendirme önemli hale gelmiştir. İşlevini yitiren binalara işe yaramaz bina stoku olarak değil, değerlendirilmesi, yeniden kullanılması, geleceğe aktarılması gereken bir kültür mirası olarak bakma anlayışının giderek güç kazanmasına yol açan nedenler arasında tarihsel ve kültürel nedenler, ekonomik nedenler ve çevresel faktörler sayılabilir.
- Yapıların yeniden işlevlendirilmesinde, yapının ömrünü uzatmak, kentsel mekana katkıda bulunmak, tarihle iletişim kurmak gibi faydalar gözetilmektedir. Bu durum, Postmodernizm’in tarihsel kent dokusunun yaşatılması amacının yanı sıra, eklektizm, anlamların mutlak olmadığı tutumu ile örtüşür. Ayrıca işlevi dışında kullanılan ve kişiye özgü hale getirilen yeni bir mimarlık söz konusudur.
- Çeşitli dönüşüm projesi yarışmaları düzenlenir. Londra Belediyesi, Don’t Move, Improve (Taşınma, Geliştir) sloganı ile kampanya açmıştır.
- Fransa’da eski kiliseler, manastırlar, anıtlar dönüştürme uygulamasına alınmıştır.
- Modernist kent planlamacıları, kent planlamasını bir bütünsellik çerçevesinde, bir kapalı biçim tasarımı olarak algılarken, Postmodernist kent planlamacıları kentlerin bütünsel bir tasarımın konusu olamayacağını, süreci bir anarşi ve kaotik bir yapılanma olarak gördüklerinden, denetlenemez bir olgu olarak algılamaktadır. Bu yüzden Postmodern mimarlık planlamayla değil, tasarımla uğraşır. Postmodernizm mekanın biçimlenmesinin toplumsal amaçlarla ilişkili olmadığını düşünür.
- Postmodernizm’de kent, parçalı, geçmişin değişik formlarının üst üste geldiği, değişik kullanımların bir kolajından oluşan, birçok ögesinin de geçici olduğu bir oluşum olarak algılanmaktadır. Rasyonel ve kapsamlı planlama anlayışı yerine, değişik projelerden oluşan bir plan anlayışı ön plana çıkmaktadır. Kent artık üst üste yapışmış farklı tasarımlardan oluşan bir kolajdır. Amacı, müşteri zevkini ön planda tutan tasarımlar ortaya koymaktır. Çözümlerin, en iyi olduğuna dair bir kanaat geliştirmez.

İstanbul’un ekümenopolis, ucu olmayan şehir sendromuna tutulduğunu düşünen akademisyenlerimiz var.
Fotoğraf:www.arkitera.com
- Özal’lı yıllarda, çeşitli alt kültürlerin farkına varılmış; gecekondu zevki, arabesk müzik, kebapçılar gibi olgular ikinci sınıf olmaktan çıkmaya başlamıştır.
- Postmodernleşmekte olan Türkiye’de sayıları hızla artan beş yıldızlı oteller, süpermarketler, AVMler, iş merkezleri, ofis binaları, uluslararası zincirlere bağlı tatil köyleri yayılmıştır.
- Modern mimarlık Cumhuriyet seçkinlerine hizmet ederken, Postmodern mimarlığın ana işvereni finans, iş ve sanayi dünyasının seçkinleri olmuştur.
- Ülkenin en dışa açık kenti olan İstanbul’da 19. yüzyılın son çeyreğinde Haliç’in kuzey ve güney kıyıları, Beykoz-Kandilli arası, Üsküdar ve İstinye koyları, Yedikule-Zeytinburnu arasına inşa edilen sanayi yapıları 1980’li yıllarda çoğu belediye eliyle yıkılmıştır. Günümüze ulaşabilen eski sanayi binaları 43 tanedir. Kentin planlanmasında var olan kent dokusuna saygılı davranılmamış, işlevini yitiren binaların yıkılarak yerine yeni binaların inşa edilmesi tercih edilmiştir.
- İstanbul’da konut üretimi 1980 yılı sonrasında Postmodern bir aşamaya doğru evrilmiştir. İnşa edilen her yeni konut projesi kente bir blok olarak katılmakta ve her blok birbirinden farklı mimari çizgiler taşımaktadır. Kente sürekli olarak yeni parçalar yapıştırılmaktadır.
- Göstergelere yönelik bir tüketim nesnesi olan loft mimarisi kavramı da bağlamından koparılarak taklit edilmiştir. Loftun, Modernist eski sanayi binalarının dönüştürülmesiyle elde edilen Postmodern yeni konutlar olduğu dikkate alınmamıştır.
4 Comments
[SPAM]
Çok teşekkürler…
Bu kısa yazınızda kent planlama disiplinine felsefi bir bakışla ve derinlikli yaklaşımınız, ülkemizde gerçekten ender rastlanılabilecek titizlikte, aydınlatıcı ve ilham verici olmuş.
Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim, çok naziksiniz.