- Performans Sanatı, farklı sanatsal formları bir araya getirdiği için, Modernizm’in antitezidir. Melez karakteri, izleyici tepkisini ve yorumunu özgürleştirebilir.
- Kendi başına karmaşık ve sürekli değişen bir alan olarak Performans Sanatı, Postmodern olmanın ne demek olduğu; çağdaş özne ve kimlik arayışı; sanatın iktidar yapıları ile ilişkisi; çeşitli toplumsal cinsiyet, ırk, etnisite mücadeleleri gibi çok sayıda entelektüel, kültürel ve toplumsal konularla iç içedir; kısaca sosyopolitik düzenin eleştirisidir.
- Geleneksel tiyatronun aksine, Performans Sanatı’nda, performansçının kişisel kimliği genellikle ön plana çıkarılır.
- Oyun çerçevesi içinde bir performansçı kendisi değildir, ama kendisi olmayan biri de değildir. Performansçı ve seyirci, birlikte, bir çifte bilinç evreninde iş görür. Bütün bir performatif durum, topluluğun ya da bireylerin üzerinde yarattığı gerçek ve kalıcı etkilerle zaten belli bir gerçeklik türü haline gelir.
- Britanyalı Dr. Tracey Warr ve ABD’li sanat tarihçisi ve eleştirmen Amelia Jones (1961-) 1960’lardan itibaren gerçekleştirilen Performans Sanatı örneklerini yedi başlıkta toplamıştır:Tuval Bedenler: Resim yapmak eyleminin kendisine odaklanan, resim yapış sürecinin bitmiş yapıt kadar önem kazandığı, bedenin tuvalleştiği ve iz bırakan bir öge olduğu,
Eylemci Beden: Sanatın yaratımı ve sunumunun aynı anda gerçekleşmesi, sanatçının hem nesne hem özne olarak ikili rolünün gündeme geldiği,
Ritüalistik ve Aşkıncı Beden: Galerilerden çıkıp alternatif alanlara, kamusallık taşıyan mekanlara taşınan sanatın toplumu değiştirebilecek bir güç olduğu düşüncesinin hakim olduğu,
Sınırları Aşan Beden: Beden ve çevresi arasındaki sınırlar üzerinde duran, beden-toplum ilişkisi odaklı,
Kimliği Sahneleyen Beden: Kavramsal Sanat- Kimlik Anlatımı bölümünde sözünü ettiğimiz James Luna’nın 1987 yılında kendi bedenini bir Kültürel Nesne olarak sergilemesi gibi, kimlik, ırk, din, cinsiyet ve cinsel tercih gibi toplumsal kodları sergileyen ve önyargıları sorgulayan,
Yok Beden: Sanatçının kendi fiziksel varlığının yerine bedeninin izlerini sunduğu, bedenin yokluğu ile ölümlülüğün ve gelip geçiciliğin vurgulandığı,
Teknolojik Beden: İnsan bedeninin teknoloji yoluyla kazandıklarını, insanın doğaya müdahalesini, genetik bilimini ve tıpta etik konusunu gündeme getiren performanslardır.

Teknolojik Beden’den bahsedildiğinde akla gelen ilk sanatçı, bedenine giydiği teknolojik aygıtlarla Kıbrıs asıllı Avustralyalı sanatçı Stelarc’tır (1946-).
Stelarc, performanslarında tıbbi cihazlar, protezler, robotlar kullanır. Fotoğraftaki Kas Makinesi adlı projesi, altı bacaklı yürüyen bir dış iskelet. Stelarc makineyi kol hareketleri ile yürütmekte. Kalça etrafındaki sensörlerle makine yönlendiriliyor ve hızı ayarlanıyor. Makine hareket edince insan ve makine bütünleşiyor. Makine yürüdükçe bilgisayarda üretilmiş sesler de harekete eşlik ediyor. Bu yarı insan-yarı makine, bedeni aşma, genişletme, protezlerle uzatma yoluyla bedeni daha etkileşimli bir hayat için yeniden tasarlama.
Stelarc’ın çıplak bedenini çengellerle galerinin tavanına, sokağa astığı çalışmasında beden internete bağlıydı ve kullanıcıların siber etkileşimi ve attıkları ping’lerle gayri-iradi bir şekilde deviniyordu. Kullanıcılar bedeni “kullanıyordu”. Protez kafalar, kola monte edilmiş bluetooth takılı üçüncü bir kulak Stelarc’ın diğer işlerinden bazıları.
Fotoğraf: heidifoss.wordpress.com
- ABD’li Performans ve Enstalasyon sanatçısı Chris Burden (1946-), kendini vurdurmak, dövdürmek, elektrik akımına maruz bırakmak gibi çeşitli tehlikelere atarak bedensel dayanıklılık sınırlarını sorguladığı performansları ile tanınmıştır. 1980’lerden sonra çeşitli deneylere dayanan enstalasyonların yanı sıra kendi kendine giden otomobil ve gemi projeleri de gerçekleştirmiştir.
- Kimlik performansları, politik performanslar, sokak performansları, beden performansları gibi pek çok performanstan bahsediyoruz bugün…
- Performans Sanatı’nın en sık rastlanan bir dizi özelliği, ortak nitelikleri:
Yerleşik olanın karşısında,
Kışkırtıcı, konvansiyonel olmayan,
Genellikle saldırgan bir biçimde sergilenen müdahaleci bir duruş,
Kültürün sanatı metalaştırmasına muhalefet,
Performansçıların bedenlerine ilaveten medya imgeleri, TV monitörleri, projeksiyonla yansıtılan imajlar, görsel imajlar, film, şiir, otobiyografik malzeme, anlatı, dans, mimari ve müzikten yararlanma,
Kolaj, asamblaj ve eşzamanlılık ilkelerine, oyun teorilerine duyulan ilgi,
Bulunmuş ve yapılmış malzeme kullanımı,
Görünüşte ilişkisiz, uyumsuz imgeleri alışılmadık bir şekilde bir araya getirme,
Parodi, şaka, kural bozma,
Biçimin açık uçluluğu.
Kuşkusuz bütün Performans Sanatı’nın bu özellikleri paylaştığı da söylenemez.
Leave A Reply