
Bosra’dan ayrıldıktan sonra Dürzi bölgesine girdik. Ülkenin en kaliteli şarap ve arakının üretildiği Suweida’dan geçip Shahba’ya geldik. Shahba, 244 yılında bu bölgeden Roma imparatoru olan Arap Philip tarafından kurulmuş: Philipopolis. Philip ve ailesinin mezarı da burada. Şehir uzun müddet terk edilmiş. Ondokuzuncu yüzyılda Dürziler gelip yerleşmiş. Dürzilik, Fatımi halifesi Hakim Biemrillah’ı tanrı olarak kabul eden bir inançdır. Onbirinci yüzyılda Suriye’de ortaya çıkmıştır. Kimi araştırmacılar Dürziliği İslam’ın Batıni akımları arasında saymalarına karşın, Sünni şeriatıyla olduğu kadar Şii anlayışla da çatışan tarafları vardır. Dürziler bugün Lübnan, Suriye, İsrail ve Ürdün’de dağınık topluluklar biçiminde yaşamaktadırlar. En yoğun olarak yaşadıkları bölge Lübnan’ın dağlık yöreleridir. Dünya üzerinde toplam sayılarının yaklaşık 350.000 kadar olduğu sanılmaktadır. Cemal Paşa Hatıralar’da (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 251) Dürziler için “Suriye’nin en cesur, en silahşör, en kolay ayaklanabilecek kavmi” der. Dürzilerin Osmanlı ile arası hep sürtüşmeli olmuştur.

Shahba’daki Roma tiyatrosu. Büyük kesme taşlar üstüste oturtulmuş, henüz harcı bilmiyorlar. Harcı Partlardan öğrenmişler.

Shahba Mozaik Müzesi’nde dördüncü yüzyıla tarihlenen mozaik panolar gördük. ( Mozaik için bloğumuzda ayrı bir bölüm açıp, sizlerle farklı ülkelerden panoları paylaşacağız).
Fotoğraftaki panonun adı Hayvanlarla Çevrili Orpheus.

Maalula- Şam’ın kuzeyinde, otobüsle Şam’a bir saat uzaklıkta. Burada yaşayanların çoğu Grek Katolik, halk bir Arami lehçesi konuşuyor. Burası Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri. İlk Hıristiyanlar dağ yamaçlarına pek çok mağara açıp buralarda saklanmışlar. Burası bölgede St. Simeon’dan sonra gelen en kutsal yer.

Aziz Sergius Manastır ve Kilisesi- Binanın bazı bölümleri dördüncü yüzyıldan kalma imiş. Burası bir Bizans kilisesi. İkonostatis var ama bir Katolik kilisesi. Sunak masasının üzerindeki çukur buranın daha önce hayvan kurban edilen bir pagan tapınağı olduğunu gösteriyor. Muhtemelen bir Apollo tapınağı imiş. İkonostatis üzerinde görülen ikonalar ondokuzuncu yüzyıldan.

Kilisenin içinde fotoğrafı çekilemeyen ama kartları satılan ilginç tablo ve ikonalar vardı. 1778 yılında yapılan bu tablo Vaftizci Yahya’yı temsil ediyormuş. Avrupa stili deniyor, bu bölgede yapılsa skandal olurdu diyorlar. Benzer bir tablo Louvre Müzesi’nde de varmış. Hz. Yahya, burada haberciliğini yapmış olmanın mutluluğu içindeymiş.

Aya Tekla Manastırı- Aya Tekla St. Paul’un takipçilerinden. Tarsuslu, bir askerin kızı. Babası kızının Hıristiyan olmasına karşı çıkmış, o da buraya kadar kaçmış. Dağın yarılıp ona yol verdiği, Aya Tekla kanyonu’nun böyle oluştuğu düşünülüyor. Aya Tekla ilk din şehitlerinden ve ilk Hıristiyan kadın şehit.
Leave A Reply