Kıskançlık ve hasedin sözlüklerde eş anlamlı olarak gösterilmesine aldanmamak gerek. İnsan, sahip olamadığı şeylere haset duyar.
Kıskançlık ise sahip olduğumuz ve kaybetmekten korktuğumuz biri ya da bir şey karşısında hissettiğimiz duygudur: İçinde şüphe, yalnızlık, belirsizlik, aldatılmışlık hatta korku barındırır; haset ise değersizlik ve inkar duygularını.
İmrenme, beğeninin bir adım ötesindeki olumlu duygudur; pasiftir ve rahatsızlık vermez. Ancak bir adım daha gittiğinizde işin rengi değişir, pasif duygu harekete geçer ve rahatsızlık vermeye başlar. İşte bu hasettir.
İmrenme duygusundaki kendisiyle barışıklık, haset duygusunda yetersizliğe dönüşür. Kişi kendini yetersiz, engellenmiş hissederek incinir. Çünkü kendi olmak istediği ya da sahip olmak istedikleri başkasıdır ya da başkasındadır.
Arapça haset sözcüğünün Türkçesi çekememezliktir.
Karşımızdakini aşağı çekmek yerine kendimizi yukarı çekebilirsek bu incitici duygulardan yararlanabiliriz. Ancak toplulukçu kültürde kişinin yukarı çıkma yöntemi, başkalarını aşağı bastırmaktır.
Felak Suresi’nde, “Ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden” diye ayette yeri vardır.
İslam’da haset duygusunun birçok türevi vardır:
Hased: Bende yok onda da olmasın.
Buhl: Bende var onda olmasın.
Şuhh: Onunki benim olsun.
Gıbta: Onda var bende de olsun.
Sehavet: Bende var onda da olsun.
İsar: Benim değil onun olsun.
Cud: Bende yok ama onda olsun.
Fakr: Onda yok bende de olmasın.
Yararlanılan Kaynak
Türk’ün Kalbi Nasıl Çarpar?, İdil Sevil, Doğan Novus, 2021. Sayfa 136, 137.
Leave A Reply