
15. yüzyılda 2-3 Latin yelkenine (üçgen yelken), sonraki dönemlerde kare yelkenlerin de ilavesiyle hareket eden karavel denen gemiler, sığ sularda seyredebilme yetenekleri ve görece üstün manevra yetenekleri ile Ortaçağ denizciliğinde önemli bir yere sahip olmuşlardır. Bu gemiler, küçük olduklarından az sayıda asker veya ticari mal taşıyabilmekteydiler. Ortaçağ sonunda daha fazla yük taşıyabilen kalyonlar kullanılmaya başlamıştır.
Fotoğrafta Karadağ’ın Budva şehrinde Kale’deki müzede sergilenmekte olan bir karavel maketini görüyoruz.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 2022.
1533 yılında Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı Devleti’nin himayesine girmesinden sonra yeniden düzenlenen idari yapıya göre, Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği’nden alınan bazı sancaklarla Kaptanpaşa Eyaleti teşkil edilmişti. Buraya tabi sancaklardaki tımar ve zeamet sahipleri, Kaptanpaşa’nın çağrısı ile derya seferine gitmeye mecbur tutulmuşlardı. Derya Beyi denen sancak beyinin kumandasında olarak mükemmel donanmış bir gemi sefer zamanı donanmaya katılırdı. Bu gemilere Bey Gemisi denirdi (1).

Kalyon, yelken ile hareket eden bir gemi türü idi. Üç direği olan ve birden fazla güvertesi olan gemilere genellikle kalyon denirdi. Osmanlı donanmasındaki kalyon sınıfı gemiler, üç ambarlı, kapak, fırkateyn ve korvet olarak adlandırılırdı. Sınıfının en büyük tipi üç ambarlı idi. Üç ambarlı bir kalyonun boyu 39.53 m ile 42.88 m arasında olurdu. Savaşçı erleriyle birlikte personeli 800-1000 kişi arasındaydı. Kapak, ana güvertesinden başka iki alt güvertesinde 80-100 arasında top taşıyan bir kalyon tipiydi. Fırkateynler ise güvertesinde ve top ambarında 30-50 top taşıyan daha hafif gemilerdi. Korvetler, top ambarsız, küçük tip harp gemileriydi (2).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Budva, Citadel, Karadağ, 2022.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Tenedos Bozcaada, Bülent Akgezer, Yitik Ülke Yayınları, 2019. Sayfa 171.
(2) A.g.e., sayfa 165.
Leave A Reply