Buhara’dan ayrıldık, Semerkand’ın 50 km güneyindeki Şehr-i Sebz’e beş saat süren bir karayolu yolculuğundan sonra yağmur altında vardık. Şehr-i Sebz, yeşil şehir demek. Burası Timur’un doğduğu yer.

Timur heykelinin arkasında gözüken Aksaray. Sarayın cephesi beyaz mermerle kaplı olduğu için Aksaray denmiş. Seyahatnamelerden edinilen bilgiye göre, iki katlı sarayın havuzlu geniş bir bahçesi, etrafında kabul törenleri ve eğlenceler için salonlar ile odalar varmış. Yapının içi ve dışı göz kamaştırıcı bir bezeme ile süslü imiş. Osmanlı’nın üstüne yürümesi için kendisini kışkırtmaya gelen İspanyol ve diğer Batılı elçileri Timur burada kabul etmiş. Bugün Aksaray’dan sadece 48 m yüksekliğinde, 21 m genişliğinde ana giriş kapısının parçaları kalmış.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Taçkapının bir kanadında “Emir Timur Allah’ın gölgesidir” yazarmış. Diğer kanatta ise “Emir Timur gölgedir” yazdığı için bu yanlışı yapanı kuleden aşağı attırmış, deniyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Taçkapının açıklığı 38 m imiş. Bu kadar geniş açıklığı olan bir taçkapı hiç yapılmamış. Sarayı Şeybaniler yıkmış ama onlar yıkmasaydı da dayanmayıp çökmesi bekleniyormuş.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Cihangir’in Türbesi. Timur’un, 1376’da ölen, gözdesi olan, ardılı olarak düşündüğü büyük oğlu Cihangir için yaptırdığı türbe. Türbeyi yaptırırken buranın aile kabristanı olmasını ve buraya kendisinin de gömülmesini planlamış. Aileden pek çok kişi burada yatıyor ama kendisi Semerkand’da Gur Emir’de gömülü. Yapının kompozisyonu Harezm türbelerinin tipolojisini yansıtır.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Şahruh ve hocası Şeyh Şemsettin burada birlikte gömülüler. Buraya ayrıca seyitler ile Uluğ Bey’in dört yakını da defnedilmiş.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply