Yine aynı yazar, aynı kitabında çok hoşuma giden bir ayrım sunuyor.
- Şiir Şehirler, diyor. Şiiri, sözün müziği olarak tanımlıyor. Bütün İtalyan kentlerini bu kategoride düşünüyor ama özellikle Venedik, Floransa, Napoli ve Verona’yı ayırıyor.
- Sonra, Roman Şehirler,diyor. İçine girildiğinde kendimizi bir romanın örgüsü içinde hissettiğimiz yerlerden bahsediyor. Her roman şehrin farklı bir roman olduğunu; roman şehirlere sahip olunamayacağını, ancak onun esiri, kölesi veya figüranı olunabileceğini söylüyor. Tabii ki İstanbul’dan, Paris, Roma ve Moskova’dan söz açıyor.
- Yazar sonra daha mütevazi kaderleri olan Hikaye Şehirlere geliyor. “Büyük tarihe” zaman zaman dahil olan, ama ömürlerinin çoğunda kıyıda kalan Bruges, Amsterdam, Potosi, Bursa, Bordeaux, Lyon gibi, yazarın tabiriyle, romanı olmadığı için hikaye ile yetinmek zorunda kalan şehirler. Her şehrin bir hikayesi olduğunu, ama bu kategoriye aldığı yerlerin hiç olmazsa bir kere büyük oynamış, parlak bir dönem yaşamış şehirler olduğunu söylüyor.

Dünyanın en büyük gümüş madenine sahip Bolivya sınırları içindeki Potosi. Zenginlik, 16. ve 17. yüzyılda buradan İspanya aracılığı ile Avrupa’ya akarak Sanayi Devrimini finanse etmiş, üç yüzyıl boyunca madende çalıştırılan And Dağları’nın yerlilerinden sekiz milyon kişi bu kölelikte hayatını kaybetmişti. Potosi, sömürgeciliğin pek konuşulmayan karanlık sayfalarından biri. Bugün hala Keçua halkı madenin dibinde İspanyollardan arta kalan eser miktardaki gümüş, çinko ve kalayı çıkarmaya çalışmakta ve bu uğurda çoğu hayatını kaybetmektedir.
Yazarın Potosi’yi hikaye şehirler arasında sayma nedeni tabii ki bunlar değil. 17. yüzyılda 36 tane görkemli kilisesi, kumarhaneleri, dans akademileri, tiyatroları ile dünyanın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri olması. Evlerin dekorunun ve giysilerin de bu zenginliği yansıtması. Dünyanın dört bir yanından lüks malların buraya akması. Gümüş sayesinde yoktan varolan, görkemli bir hikayenin ardından unutulmuşluk ve yalnızlığın içinde ömür tüketen bir şehir Potosi.
Fotoğrafta Potosi, Sucre Mezarlığı.
Fotoğraf: I am Rich Potosi, Stephen Ferry, The Monacelli Press, 1999.
- Dekor Kentler temasını yoktan var edilen, Pekin, Londra, Petersburg ve Brasilia gibi iradi bir plana göre şekillendirilmiş, tasarlanmış, üretilmiş bir görkemin kente imgesini verdiği yerler üzerine kuruyor. Bu kentlerin, kuruluşlarındaki iradeyi geçerli kılmaya devam ederek dekor kentlere dönüştüklerini öne sürüyor.
- İçinde yaşayanları değil ama ziyaretçilerini, yabancıları büyüleyen, alıştıkça büyüsünü kaybetse bile sevgi ve hayranlığın devam ettiği İstanbul, Cenova, Kudüs, Urfa, Mardin, Hong Kong gibi Büyü Şehirlerden bahsediyor. Yokuşların ve dar sokakların bir şehrin büyüsünün başlıca unsurları olduğunu söylüyor.
- Bazı şehirlerin büyünün ötesine geçip, günün her saatinde başka bir kılığa bürünen Rüya Şehirler olduğunu, göl şehirlerinin bu sınıflamaya girdiğini söyleyip Van, Hamburg, Chicago ve İsviçre’nin göl şehirlerini bu kategoride sayıyor.
- Ardından dünyada yerleşim yerlerinin çoğunluğunu meydana getiren Kışla Kentler/Yatakhane Kentler/Hapishane Kentler adını verdiği kalabalık grup geliyor. Türkiye’deki şehirlerin %90’ını; Üçüncü Dünya kentlerinin, ABD ve Rus kentlerinin tümünü bu kategoriye sokuyor. Bunları, tarihin anarşisinden nasibini almamış, üslupsuz, zevksiz bina yığıntıları olarak nitelendiriyor.
Bütün bu görüşler elbette Kılıçbay’ın sübjektif değerlendirmeleri. Ancak bir şehri gezerken aklımıza gelmeyecek değerlendirmeleriyle ufuk açıcı olduğunu düşünüyorum. Yazarın da belirttiği gibi kavramların/sınıflamaların aynılaştırma gibi zararları olmakla birlikte, sentez veya analiz yapabilmek için kavramlara muhtaç olduğumuz düşünülürse, bu da yeni ve şiirsel bir perspektif.
İki blog yazısı ile kitaptan bölümler/özetler aktarmaya çalıştım. Ama kitap baştan sona okununca tabii ki daha keyifli. Tavsiye ederim.
Bana kitabı tavsiye eden dostum Nükhet Hızıroğlu’na teşekkür etmiştim, kim bilir, belki siz de bana teşekkür edersiniz.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Şehirler ve Kentler, Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, 2000.
- I am Rich Potosi, Stephen Ferry, The Monacelli Press, 1999.
- The Splendors of Potosi, Eduardo Galeano, The Monacelli Press, 1999.
Leave A Reply