- Çok nedenli ve karmaşık bir konu olan şiddet ya da birey davranışı olarak saldırganlık, iç içe geçen etkenlerle farklı şiddet tanımlarını karşımıza çıkartır.
- Kaynaklandığı yere veya hedefine bakarak şiddeti adlandırabileceğimiz gibi, tarihsel olarak veya derecesine göre de ayırabiliriz. Bazen de aynı şiddet türü farklı kuramcılar tarafından farklı isimlerle anılmıştır.
- Fiziksel şiddet, kaba bedensel şiddet, işkence ve zevk ekonomisi, psikolojik şiddet, olumluluğun şiddeti, uzlaşmacı şiddet, reel şiddet, makrofizik şiddet, mikrofiziksel şiddet, ilahi şiddet, ritüelleşmiş şiddet, mitsel şiddet, sisteme içkin/yapısal şiddet, simgesel şiddet, nesnel şiddet, hayvanlara yönelik şiddet, doğaya karşı şiddet, kendine yönelik şiddet, Öteki’ne yönelik şiddet, küreselliğin şiddeti, aynılığın şiddeti, şeffaflığın şiddeti, dilsel şiddet; kültürel, psikolojik, toplumsal, içgüdüsel şiddet; kültür mirasına uygulanan şiddet; devletten kadına, erkeğe, çocuğa, toplumlara, ülkelere, doğaya, diğer canlılara yönelik şiddet; estetik şiddet, medyanın şiddeti ve daha pek çokları….

Interrogation II, Leon Golub, 1981.
ABD’li Yeni Dışavurumcu ressam Leon Golub (1922-2004), savaş ve şiddet olgularıyla ilgilenmiş; savaşlar, işkenceler, şiddet ve saldırganlık, ölüm, ırksal eşitsizlik, cinsiyet belirsizliği ve baskı gibi temaları konu edinmiştir. Ölüm temasını, köpekler, aslanlar ve iskeletler gibi ölümü çağrıştıran imgelerle eserlerine yansıtmıştır.
Fotoğraf:blog.gitmomemory.org
- Makrofiziksel şiddet kendini dışa vururken patlayıcı, açık seçik, fevri, işgalcidir. Özneyi, içine zorla girip yok eder. Ayırıcı ve dışlayıcıdır. Kurbanı radikal bir edilgenliğe mahkum eder.
- Mikrofiziksel şiddet örtük ve içe dönüktür. Özneyi aşırı ölçüde olumluluğa yönlendirerek dağıtır. Toparlayıcı ve içericidir. Yıkıcılığı aşırı faallikten kaynaklanır.
- Bir şiddet eyleminin gerçekleştiği durum sıklıkla sisteme, sosyal sisteme içkin örtük yapılara gömülüdür. Şiddet kurbanları, bu yapılar görünmez olduğu için, iktidar ilişkilerini hemen kavrayamaz. İktidarın gücü de buradan gelir. Sosyal yapılar direniş oluşmasına baştan izin vermez. Yapısal şiddet, dar anlamda bir şiddet değildir. Açık şiddete dayalı bir iktidardan çok daha etkin ve mahremdir. Fransız sosyolog, antropolog ve felsefeci Pierre Bourdieu (1930-2002), sorgulanmadan kabul edilmiş, davranış kalıplarına sinmiş, sosyal sistemin içine gömülü şiddete simgesel şiddet adını verir. Simgesel şiddet, hiç fiziksel şiddete başvurmaya gerek kalmaksızın iktidarı ayakta tutmaya yeter. İktidara gösterilen rıza bilinçli değildir. Simgesel şiddet, yaşanana anlayış ile hükmedene rızayı birleştirir. İktidar ilişkisi neredeyse doğaldır ve çok etkilidir. Bourdieu, iktidarı ve şiddeti neredeyse eşanlamlı kullanır.
- Karşılaştırmalı mitoloji ve karşılaştırmalı din alanlarında tanınmış ABD’li yazar Joseph Campbell (1904-1987), “Belli bir süredir homojen bir halde olan bir kültürde, insanların bunlara göre yaşadıkları bir dizi uzlaşılmış, ancak yazılı olmayan kurallar vardır. Burada bir etos vardır, biz bunu böyle yapmayız şeklinde bir üslup ve bir anlayış vardır”, der. Son derece katı ve otoriter sosyal koşullarda büyüyen kişilerin kendileri hakkında bilgiye ulaşması asla mümkün olamıyor; anbean ne söyleniyorsa onu yapıyorlar, diye ekliyor.
- Hem yapısal hem de simgesel şiddet hiyerarşik bir sınıf ilişkisini şart koşar. Fail ve kurban nettir. Dış sömürü vardır. Simgesel-yapısal şiddet bir olumsuzluk şiddetidir.
- Sloven Marksist sosyolog, filozof ve kültür eleştirmeni Slavoj Žižek’in (1949-) nesnel şiddet dediği şey de simgesel-yapısal şiddetten pek farklı değildir. Söz konusu şiddet, açık bir şiddet eylemini önceleyen ama göze görünmeyen, sisteme içkin bir şiddettir. Egemen sınıf tarafından ezilen sınıfa uygulanan, küresel kapitalizmin toplumsal koşullarına içkin bir şiddet vardır ve evsiz, işsiz bireyler yaratır.
Leave A Reply