Eski Ahit Yaratılış’ta dokuzuncu bölümde Nuh Peygamber, Ham’ın oğlu Kenan‘ı ve ailesini lanetler ve köle olmalarını ister. Boerler bu laneti tüm Hami ırkı için geçerli sayıyor ve Hotantolar’ı bu ırka dahil ediyorlar. Yani Hotantolar köle olarak doğmuş insanlar. Peki efendi kim? Eski Ahit’te Tanrı’nın insanlarla yaptığı anlaşmada İsrail ne ise Yeni Ahit’te bunu Hristiyanlar temsil ediyor.
Musa‘nın 5. kitabının 7. bölümünde Kenan’ın soyundan gelenlerin yok edilmesi emredilir. Böylece Tanrı, Hristiyan Boerler’i İsrail’in mirasçısı olarak, Kenan’ın lanetlenmiş soyunun ve onun en son halkasının (Güney Afrika yerlilerinin) efendisi olarak seçmiş oluyor. Bir Boer ne kadar ırkçı ve zekası sınırlıysa, bu inanca o kadar çok asılıyor (1).
Hegel, Afrika’ya bir çocukluk diyarı demiş. Hume, Voltaire ve Locke da Afrika hakkında aynı düşünceye sahiptiler. Büyüklük, nereli olduğunuza bağlıdır (2).
Pan-Afrikanizm özünde bir Avrupa fikridir. Pan-İgbo düşüncesinin kendisi, zaten beyazların hakimiyeti karşısında ortaya çıktı. Bugünkü haliyle kabilenin de ulus ve ırk kadar sömürgeci bir ürün olduğunu biliyoruz (3).

Geceyarısı Halesi, Billie Zangewa, 2012.
The Barbican Centre’daki Unravel: The Power and Politics of Textiles sergisindeki Malavi Cumhuriyeti’nden Billie Zangewa’nın (1973-) tekstil sanatından bir örnek.
Fotoğraf: Zarastro Art The Weekly
İnsanların birbirini deri rengine göre ayrıştırması 15. yüzyılın sonunda, 16. yüzyılın başında, Avrupalıların Amerika kıtasını sömürgeleştirmesiyle başladı. Deri renkleri farklı olduğu için onları “düşük ırklar” olarak sınıflandırabilirlerse, varlarını yoklarını almak için gerekçe bulduklarını düşündüler.
İnsanlar birbirlerini etnik köken, doğum ülkesi, dini aidiyet üzerinden ayrıştırarak bu farklı kategorilere farklı şekilde davranmayı meşrulaştırdılar. Dış grupları küçümsediler.
Oysa insan toplumları genetik olarak birbirine o kadar çok benziyor ki, sadece genetik veriye bakarak insanları anlamlı ve istikrarlı bir şekilde gruplara ayırmak imkansız.
Biyolojide ırk diye bir şeyin olmadığını artık on yıllardır biliyoruz. “Alt tür” kavramı bile biyolojiden artık tamamen çıkmaya başladı; “tür” kavramı bile sorgulanıyor.
Çeşitlilik ile ırk, eş anlamlı sözcükler değiller. İlki tamamen sağlıklı ve doğal bir evrimsel nitelik iken, ikincisi keyfi bir silah.
Bütün türler, tek bir kökeni paylaşıyorlar. İnsanların hepsi birbiriyle akraba, türlerin de hepsi birbiriyle akraba. Evimizdeki kedi, sokaktaki köpek, ayrı bir biyolojik organizma değil, akrabamız (4).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Morenga, Uwe Timm, Can Yayınları, 2010. Sayfa 315.
(2) Yükselen Güneşin Ülkesinde, Chimamanda Ngozi Adichie, Doğan Kitap, 2022. Sayfa 70.
(3) A.g.e., sayfa 34.
(4) İnsanlar Arasında Çeşitlilik Var Ama Irksal Farklılık Yok, Çağrı Mert Bakırcı, Oksijen, 15-21 Mart 2024.
Leave A Reply