Plasenta ve ruh arasında oldukça sıkı bir ilişki olduğu sanılmaktadır. Hollandalı tarihçi ve din felsefesi uzmanı Gerard Van der Leeuw (1890-1950) plasentanın doğumdan hemen sonra bulunduğu vücudu terk etmesine rağmen ruhun bu varlığa bağlı kalmayı sürdürdüğünü düşünür. Fransız dilbilimci ve Türkolog Louis Bazin (1920-2011), eski Türk yazıtlarında dört kez bulunulan, Altay Tanrılarının hepsinin annesi, çocukların ve genç hayvanların koruyucusu olarak bilinen, bugün de Kırgızlar tarafından aynı şekilde kabul edilen ana tanrıça Umay ile, daha sonraları Mısır Kıpçaklarının (Memluklar) kullandığı doğum (plasenta) sözcüğünden aynı anlamla yeniden türeyen, Kaşgarlı’nın ve Türkische Turfan Texte’in metinlerinde bulunan, umay sözcüğü aynıdır. Kaşgarlı, “Umay’a tapınıldığı zaman bir çocuk doğmakta”, diye yazar. Umay, aynı döl yatağından doğan akrabaları belirtmek için Altan Topçi’de (Moğolların Gizli Tarihi’nden sonra en önemli Moğol Tarihi) de ortaya çıkar. Bu akrabaların ortak bir ruhu olduğu düşünülür. Buna karşın evlenme yoluyla oluşan akrabalıkların korunması Altan Topçi’de anlamsız bulunur. Eski çağlarda az bilinen plasentayla ilgili törenler, Türk-Moğol topluluklarının hepsinde varlıklarını sürdürmüştür ve İslamiyet’e geçildikten yüzyıllar sonra bile Ön Asya’da bunlara yeniden rastlanmıştır. James Frazer, “ Onlardan maddeten ayrılmalarından sonra bile, ait oldukları varlıkla olumlu bir iletişim içnde kalmış beden ,in kısımları, göbek bağı, fetüs uzuvları ve plasentadır”, diye yazar. Yakutlar’da babayla arkadaşları, yeni doğanın ruhunu korumak amacıyla ruhun içinde olduğunu düşündükleri plasentayı yerler.
Özellikle ayırt edilen ruhlar sınıflandırmasında umay, “bitkisel-ruh plasentayla ilişkili olan” kategorisine konmuştur.
Altay Türklerinde Ölüm, Jean-Paul Roux, Dergah Yayınları, 2023. Sayfa 129, 130, 135.
“Altaylar eski Türk yazıtlarında geçen Tanrı adlarını bile saklamışlardır: Teori, Yersu, Umay. Altaylar bunların vazifelerini de aynen eski Türkler gibi tasavvur etmişlerdir (örneğin Umay’ı çocukları koruyan Tanrıça olarak görmüşlerdir).”
Altay ve Sibirya Türk Halklarının Etnik Kökeni ve Etnik Tarihlerinin Başlangıcı ile İlgili Bazı Görüşler, Y. A. Pustogaçev, Sibirya Araştırmaları.
Leave A Reply