
Tarımın başlamasından bu yana 250 bin bitki türünden sadece 7 bin adedi insan tarafından gıda olarak kullanıldı. Birleşmiş Milletler verilerine göre, sadece 12 sebze/meyve ve 5 hayvan türü gıda zincirimizin %75’ini oluşturuyor.
Yaşanabilir arazilerin %40’ı, içilebilir su kaynaklarının %70’i tarıma tahsis edilmiş durumda. Sera gazı salımında gıda üretim süreçleri üçte bir paya sahip.
Ürünün %20-40’ı daha topraktayken zararlı haşereler nedeniyle yok oluyor. Toplanabilen mahsulün 1,5 milyar tonu taşınırken bozulup çöp oluyor.
Sürdürülebilir tarım ile doyurulabilecek nüfus 3,4 milyar kişi. Oysa Alman Dünya Nüfusu Vakfı rakamlarına göre 2020 yılı itibariyle 7,8 milyar olan dünya nüfusunun 10 yıl sonra 8,6 milyar, 20 yıl sonra ise 9,2 milyar olması bekleniyor.
Çin, İsrail, Suudi Arabistan gibi bazı ülkeler, tarım arazileri kiralıyor ya da satın alıyorlar.
Demek ki, toprağa, güneşe, iklime, coğrafyaya bağlı olmayan yeni nesil tarlalara ihtiyacımız var. Bu yapılar kimi zaman konteyner kabinlerinde, kimi zaman bina çatılarında, market ya da evlerin içinde oluyor. Enerjisini güneşten alarak güneş ışığını taklit eden LED ampuller, toprak yerine kumaş ya da sünger gibi tabanlıklarda (aeroponik) büyüyen, damla sulamayla beslenen tohumlar kullanılarak geleneksel tarımdan alınan ürün 7 kat artarken, topraklı tarıma kıyasla %95 daha az sulama yapılıyor. Bu süreçte gübre, haşere ilacı, hormon ve diğer kimyasalları kullanmak gerekmiyor.
Dikey tarım dünyada ilk kez 1950 yılında Danimarka’da yapılmış. Günümüzde dikey tarımda ABD ve Japonya başı çekiyor, Avrupa’da ise Almanya. Alman inFarm şirketi, 10 ülkede, süpermarketlerin içine kurduğu dikey tarlalardan taze ürün satışı yapıyor. Türkiye’de ise bu tip yaratıcı projeleri Kök Projekt destekliyor.
Dikey tarımdan başka bir de derin su kültürü teknolojisiyle tamamen suda yapılan üretim var (hidroponik). Bu da sürdürülebilir bir tarım türü. Türkiye’de Çeşme Ovacık’ta uygulanıyor. Ata tohumundan fide üretiliyor, fideler havuzlara aktarılıyor. Havuza, yetiştirilen bitkinin ihtiyacı olan tüm besinler, ihtiyacı olan miktarda konuyor. Yaprağı yenilen tüm yeşillikler ve suyu seven çiçekler bu yöntemle yetiştirilebiliyor. Çapa gerektirmiyor, tarım ilacı yok, verimi çok yüksek. 12 ay yetiştirilebiliyor, hasarsız üretilebiliyor çünkü bozulanı hemen imha etmek ya da bozulmadan hasat edip işleme almak mümkün. Bu yüzden bu yönteme “iyi tarım” uygulaması deniyor. Su tasarrufu sağlıyor. Buharlaşan su eklendiği gibi, hiç atık olmuyor, toprakta yapılan tarımın yarısı kadar su kullanılıyor. Açık alandakinden daha fazla fide kullanılması ve senede 4-5 dikim yapılması söz konusu. Hep aynı kalitede ürün elde edilebiliyor.
Çiftçi sayısının, tarım alanlarının azalmasının, kuraklık ve su kıtlığının tüm dünyada sorun haline gelmesine karşılık bunlar güzel çözümler. Bu yöntemler, çiftçi profilinin değişmesini de beraberinde getirebiliyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Beijing, Çin Halk Cumhuriyeti, 2017.
Yararlanılan Kaynaklar
Yeni Bir Tarım Toplumuna Doğru, M. Serdar Kuzuloğlu, Oksijen, 16-22 Temmuz 2021.
https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnya-2021-y%C4%B1l%C4%B1na-78-milyar-ki%C5%9Fiyle-giriyor/a-56011588
Tarla Yerine Havuzda Tarım, Elif Ergu, Oksijen 6-12 Ağustos 2021.
Leave A Reply