Aydın, modern anlamını Shakespeare döneminde kazanmış bir terimdir. Hamlet de Horatio da birer aydındır. Shakespeare’in dünyasında aydınlara iyi davranılmazdı. Entelektüel uğraşlar, Shakespeare’in oyunlarında taşlanarak övülürdü.
1837’de Fransız eleştirmen Charles Augustin Sainte-Beuve, aydın kişinin sessizlik içinde verimli çalışabileceği yere fildişi kule dedi. Burası, kitap düşkünlerinin sığınağıydı. Yahudi-Hıristiyan geleneğinde kule, koruyucu güç, kusursuz güzellik sembolüdür. Fildişi kule daha sonra, sığınılacak değil, saklanılacak bir yer, aydınların dünyevi görevlerinden kaçtıkları, saklandıkları bir mekan olarak kullanılmaya başladı. Orayı mesken edinmiş aydınlar da züppe, kısır, dalgacı, mizantrop, halk düşmanı olarak görüldü. Böylece fildişi kule, gözden düşürücü bir çağrışım yapmaya başladı.
Marksist İtalyan filozof Antonio Gramsci (1891-1937), aydının rolünün beklemek ve düşünceye dalmak olmadığını, toplumun çetrefilli sorunlarını ortaya koyup irdelemesi ve çözüme ulaştırması gerektiğini; sorumluluk alıp, sosyalist devleti idare etmesi gerektiğini öne sürmüştü. Gramsci’ye göre, bütün insanlar aydındı ama toplumdaki herkes aydının işlevlerine sahip değildi; başka bir deyişle herkes sosyal aydın işlevi göremezdi. Gramsci, aydınların ayrı bir sosyal sınıfa ait olmadıklarını, ama belirli sosyal sınıf içerisinde, o sınıfın gereklerine göre hareket ettiklerini söyler. Gramsci, organik aydın ile geleneksel aydın arasında da ayrım yapar: Organik aydın, açıkça egemen sınıfla birlikte ve ona yardım eden belli bir sosyal sınıfın parçası, baskın gruba işlevini yerine getirmesini öğreten resmi eğitim sisteminin bir ürünüdür. Egemen sınıf bu organik aydınlar aracılığıyla toplumun geri kalanı üzerinde tahakküm kurar. Geleneksel aydın ise, herhangi bir sosyal sınıftan bağımsızdır. Özerk ve bağımsız bireyler olarak görünür. Görevi resmi sağduyuya karşı gelmektir.
Toplumların sözcüklerden var edilmiş şeylere yönelik takındığı güvensizlik aslında aydın eylemine güven duyulmamasından ileri gelir. Dilin eleştirel ve yaratıcı gücünden her dönemde sakınılmıştır.
Gezgin, Kule ve Kitapkurdu, Alberto Manguel, YKY, 2016. Sayfa 60, 61, 66, 76, 77, 78, 89.
Leave A Reply