- Homeros’un zamanından beri, iki ayrı yoksulluk türü tanımlanmıştı: Belirli bir işi olan, ama emekleri karşılığında tatmin edici ve güvenli bir yaşam elde edemeyenler ile hiçbir iş tutamadan sefalet içinde yaşayan ve bütün ihtiyaçları için başkalarının eline bakanlar.
- 3. yüzyılda yoksullar, kanun karşısında ifade veremezdi.
- MÖ 4. yüzyılda, Aristo’ya göre, zenginlerin elindeki fazlalık, şehrin yararına dönüştürülmeliydi.
- Hıristiyanlık öğretisi ile bağışın alıcısı şehrin yurttaşları değil, sadaka bekleyen yoksullar olmuştu. Karşılığında onlardan beklenen ise hayır dualarıydı.
- Manastır sistemi yoksulluk karşısında temel bir işlev üstlendi.
- Geç antik dönem toplumunda yoksulların mezar taşı bulunmazdı ya da şehirlerde toplu mezarlıklara gömülürlerdi.
- Bu dönemde yoksullar sepet örmek, hizmetçilik, kırsal kesimde geçici kol gücü, inşaat işçisi gibi vasıfsız ve geçici işlerde çalışırdı. Düşük ücretleri ya tamamen ya da kısmen ayni olarak yapılır veya düşük değerli altın, bronz sikkelerle ödenirdi.
- Şehirler, kırsal bölgelerden akın akın gelen ve iş bulamayan bir nüfusla dolup taşıyordu.
- Büyük Konstantin, Kilise’ye, toplum yararına işler yapmak görevini vermişti. Başkentte Kilise’ye ait on bin dükkan bu amaçla vergi dışı bırakılmıştı.
- 4. yüzyılın ikinci yarısında, sadaka vermek ve bunun ilahi ödülleri bir vaaz teması oldu.
- 368 yılında Konstantinopolis kapılarına evsizlerin, hastaların, özellikle de cüzamlıların misafir edileceği yerler kurulmuştu.
- Hıristiyan antik çağında hastanenin temel işlevi, yardıma ihtiyacı olanları, hasta ve sakatları bir çatı altına toplamaktı.
- 382 yılında çıkarılan bir yasa ile sağlığı yerinde olan yoksulların başkentte dilencilik yapması yasaklandı.
- Manastır sistemi, fiili yoksulluğun yerine, halktan büyük saygı gören ve fiili yoksulluğun tehlikelerine karşı bağışlarla desteklenen denetimli bir yoksulluk sağlıyordu. Manastır sakinleri, münzevilikteki başarıları sayesinde İsa’nınkini andıran mucizevi güçlerle donanıyorlardı ve himayeci ve şifacı mucizeler yoksulların gözünde büyük önem taşıyordu. Yoksul insan İsa ile ilişkili bir figürdü. Hayırseverlik ise İsa’nın taklit edilmesiydi.
- 450 yılından sonra, yardım hizmetleri büyük ölçüde ve uzun bir süre için, piskoposluk iznine bağlı olarak, keşişlerin eline geçti.
- 455’te çıkarılan bir yasa ile vasiyetlerde yoksulların gözetilmesi güvence altına alındı.
- 530’lu yıllarda, kendi aileleri tarafından satılan genç kızları korumak için bir yasa çıkarılmış; başkentteki polis örgütü yeniden düzenlenmiş, dilencilik yeniden yasaklanmış; şehirde evi olan yoksullar fırıncılık, bostancılık, inşaat alanlarında çalışmak üzere devlet işlerine yerleştirilmişti.
- İmparatorluk iktidarı ile bağlantılı, yoksullara kamusal yardımı teşvik eden, Hıristiyan kurtuluş ekonomisine dayalı Justinyen modeli, yüzyıllar boyunca tarihe direnmiştir. Hatta bu model, Rusya gibi ülkelere yayılmış, Latin Hıristiyanlığı da Justinyen yasalarından haberdar olmuştur.
- Bu dönem, Yeşiller’le Maviler’den türedikleri düşünülen çetelerin estirdiği teröre tanık olmuş, 532 yılında Nika Ayaklanması yaşanmıştı.
- 533 yılında yürürlüğe giren Justinyen’in kanun derlemesinde en az 50 altın sikkesi olmayan kişi yoksul sınıfına giriyordu.
- 539’da çıkarılan bir yasa ile, 50 altın sikkesi olmayanlar için ifade verme yasağı yeniden yürürlüğe kondu. Tek istisna üçüncü bir kişinin kefaletiydi, aksi takdirde söz konusu kişi ancak köleler gibi işkence altında ifade verebilirdi. Aynı yıl, düşmanca faaliyetlerde kullanılamayacak kadar küçük bıçaklar hariç, her türlü silahın üretimi ve satışı yasaklandı.
- 541’de köle olarak yetiştirilmek üzere toplanan terk edilmiş küçük çocukların durumunu ele alan bir yasa çıkarıldı.
- Kentsel nüfusun en alt tabakasını oluşturan yoksullar, askerler ve köylüler sırf aynı evi paylaşmakla evlilik bağı içine girmiş sayılıyorlardı.
- Sağlıklı ama yerleşik olmayan yoksullar kırsaldan şehre ya da manastır sisteminin yaygın olduğu bölgelere göç ederlerdi.
- 542-544 arasında büyük veba salgını ile nüfusta azalma oldu.
- Yoksulluğa karşı bir çözüm olarak, 6. yüzyıl içinde şehir dışında kurulan manastırların sayısında büyük artış görüldü. Sistem bağışlar, muafiyetler ve yürütülen ticari etkinlikler sayesinde hiçbir zaman tehlikeye düşmedi. Manastırlar, istikrarlı bir yoksulluğun hüküm sürdüğü bir sığınak olmaya devam etti. Ayrıca manastırlar, yolu oradan geçen seyyahlar için de geçici işler sağlayabiliyordu.
- Mısır’da kardeşlik cemaatleri oluştu. Şefkat dernekleri cinsiyetleri birbirinden ayırdı. Hayırseverlik ve iffetlilik 4. yüzyılda Hıristiyan düşüncesine yerleşmişti. Dernek üyeleri, giysi dağıtılması için bağışta bulunurlar, geceleri sokakları dolaşarak bakıma muhtaç yoksullar ve gömülecek ölüler ararlardı. Bebekler, yaşlılar, hastalar, fakirler ve yoksul seyyahlar için ayrı ayrı evler vardı. İmparatoriçe Teodora, fahişelikten kurtarılan kızların yerleştirildiği bir manastır kurmuştu.
- 6. yüzyılda da hastane, tedaviden çok yardım amaçlı olmayı sürdürdü. Kiliselere ve manastırlara birer konukevi eklendi.
- İmparator Büyük Konstantin’in kilise mülkiyeti için saptamış olduğu “toplum yararına olduğuna karar verilen hizmetler karşılığında vergi muafiyeti sağlanması; manastır mülkiyetinin satılamaz ve devredilemez olması ilkeleri, cüzam, açlık, kimsesizlik için kurulmuş yardım derneklerinin de ilkeleri oldu.
- Sadakanın Hıristiyanlaşması, çeşitli yardım kurumlarının oluşması, yoksulluk ve haksızlıkla mücadele için başta imparator, toplumdaki her kesime düşen rollerle kurulan bu model, Arap istilaları ve imparatorluğun son derece kalabalık ve hareketli bir nüfus yapısı olan güney bölgelerinin kaybı ile sona erdi.
Leave A Reply