- Bizanslıların bazı şehirleri korumak için uyguladıkları bir başka metod ise denize zincir döşemeleriydi.

Konstantinopolis’in surları ve anıtsal yapıları ile Haliç girişini kapatan zincirin 15. yüzyıldaki görünümü.
Hartmann Schedel’in, Bizans Devri’nde yapılmış orjinalinden faydalanarak çizdiği 1493 tarihli gravürü temel alınarak Oya A. Şirinöz’ün 1994 tarihli tablosu İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
- Roma İmparatorluğu’nda 4. yüzyıldan itibaren sınırlarının dışına uzanan çok iyi bir iletişim ağı olduğu bilinmektedir.
- Öteden beri devlet çok sayıda casus kullanırdı. Casuslar düşman ülkelerine gider, tüccar kılığında saraya girme yollarını arar, sırları imparatorların yardımcılarına iletirlerdi.
- Bizans kendini yürüttüğü diplomasi ile de savunuyordu. Bu politikanın başlıca unsurları evlilik, hediye gönderme, casusluk, misyonerlik ve ticari ilişkilerdi.
- İmparator VII. Konstantin Porfirogenetos (913-959), oğlu II. Romen Diyojen’e, Bizans’ın etrafındaki küçük devletlerle diplomatik ilişkileri nasıl yürütmesi gerektiğine dair bir rehber kitap yazmıştı. Eserinde, o devletlerin zayıf ve kuvvetli yönlerini, Bizans için oluşturabilecekleri tehlikeleri, içteki zayıflıklarını ve dış düşmanlarını kullanarak onları nasıl idare edebileceğini anlatmıştı.
- Bizans diplomasisi son derece formel, bol hediyeli, seremonili, davetli, diğer yandan ise gerçekçi, el altından entrikalı idi. İyi Hıristiyan bir devlet olarak anlaşma şartlarına uyar gibi gözükürler fakat el altından söz konusu devletin düşmanlarını teçhizatlandırarak onları saldırıya teşvik ederlerdi.
- Hazar İmparatorluğu (6.-13.yüzyıl ortası) sık sık Bizans’ın düşmanlarıyla, Perslerle, Araplarla, Bizans yararına savaşmak zorunda kalmışlardır. İki hanedanın evliliği ile tesis edilmiş bu dostluk Bizans’ın çok işine yaramıştır.
- İmparatorluk ordusunun belkemiğini oluşturan ağır silahlı süvariler, Büyük Konstantin zamanından sonra İran’dan alınmıştı.
- 11.-12. yüzyıllardan başlayarak laik ve kilise mensubu feodallerin konumları, mülklerinin artmasıyla güçlenmiş, kentler kendi silahlı güçlerine sahip olmuşlardı. Kentlerdeki halk milisleri, daha çok yerel feodallere bağlı birliklerden oluşmaktaydı. Halk milislerinin ortaya çıkması, imparatorluğun askeri gücünün artık her şeyden önce feodallere bağımlı hale gelmesine yol açmıştı.
- Bizans imparatorları, savunmayla ilgili ivedi askerlik sorununu çözmek için, tehdit edilen herhangi bir sınır bölgesine ya da ayaklanma başgösteren herhangi bir eyalete, her an hareket etmeye hazır bir sürekli ordu besleme ve bu askeri gücün kendilerine yakın bir yerde tutma yoluna gittiler. Devletin en büyük askeri gücünün imparatora yakın yerde olması, sınırları saldırılara açık bıraktı. İmparatorluk muhafız alayı ise Konstantinopolis’ten hiç ayrılmazdı. Surların ardında rahat edebilen birkaç kıyı kentinden başka hiçbir yer, güvenlik içinde değildi. Roma sınırları, hiçbir düzen tarafından korunmuyordu. Sınır bölgelerinin akınlara açık bırakılması, bir bakıma, imparatorluğun kent topluluklarının toplumdaki üstünlüklerini sürdürmeleri karşılığında ödediği bir bedeldi. İmparator ve Konstantinopolis halkı, devletin yaşamsal önem taşıyan bölgelerini, vergiler ve ganimetlerle beslenen küçük, hareketli ve sürekli bir ordu ile savunurken, imparatorluğun çorak ve kıyılara uzak bölgelerini elden çıkmasına razı oldular.
Bizans, Bizans İmparatorluğu, Bizantion, Hartmann Schedel, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ordu, Oya A. Şirinöz
2 Comments
Merhabalar,
Oya A. Şirinöz’e ulasabilecegimiz kontakt bilgileri var mi sizde acaba?
Saygilarimla
Ne yazık ki bulunmamaktadır. Sevgiler.