- Osmanlı döneminde Rumlar, 1839 yılına kadar yeni bina inşa ettiklerinde kubbe yapamadılar, mermer sütun kullanamadılar, görkemli bina inşa edemediler. Dolayısıyla bazilikal plana geri döndüler, ahşap çatı ve sütunlar kullandılar, ahşap sütunların üzerini alçı ile sıvayarak, mermer gibi boyadılar. Bu döneme Post Bizans dönemi adı verildi. 1839’da haklar eşitlenince kubbeli, mermer sütunlu, ama üslupsuz binalar yaptılar. Bu yapılar Bizans, Osmanlı, Gotik, Barok etkili oldu. Bu yoruma Neo Bizans dendi. Taksim’deki Aya Triada Ortodoks Rum Kilisesi bu dönemin eseridir.
- Bizans’ta bahçe sanatının İlkçağ Yunan ve Roma sanatı kadar, Asya kültürlerinden ve daha çok Timur dönemi Türkistan ve İran bahçelerinden de etkilenmiş olduğu öne sürülürken, Bizans kır saraylarının geniş av parkları içinde kurulması buna kanıt olarak gösteriliyor.
- Bizans bahçe sanatının da sanatın diğer dışavurum biçimleriyle aynı politik sonuçlardan etkilendiği düşünülüyor.
- 3.-6. yüzyıla uzanan dönemde Bizans’ın önce Roma’dan çok etkilendiği, daha sonra ise bir Doğu Hıristiyan sanatının doğduğu öne sürülüyor. Bizans sanatı, 2. ve 3. yüzyıl Roma sanatının tekdüzeliği ile taban tabana zıt bir zenginlik, bir değişkenlik, bir karmaşıklık getirir. 10.-12. yüzyıllar arası Bizans sanatının ikinci altın çağı olarak nitelendirilir. Bu dönem, imparatorluğun Akdeniz’deki ticaret egemenliğinin sanat uğraşlarına yeni bir atılım sağladığı dönemdir.
- Bu politik çalkantıların doğurduğu etkilenmeler sonucunda Roma İmparatorluğu’na karşı Doğu ağır basacak, bu da özellikle mozaik sanatında kendini hemen hissettirecektir.
- Bizans bahçelerine gelince, elimizde bilgi kaynağı olarak yalnızca yazınsal betimlemeler var. Kaynaklara göre bu bahçelerde çevresi heykellerle çevrili havuzlar, tepelerine renkli renkli taştan ve mermerden sütunlar dikili kuyular, su gücünün kullanıldığı düzenlemelerle hareketlendirilen dekoratif yontular vardır.
- Bir imparatorluk sanatı olarak bahçe, hükümdarın gücünü vurgulamalı, sahibi hükümdarın gücüne tanıklık etmeliydi. Burada, yapay olan, her zaman doğalın önüne geçiyordu.
- Bizans döneminde bahçeler genellikle saraya yakın yerlerde, yani Suriçi’nde bulunuyordu. Güvenlik ve ulaşım zorluğu sebebiyle Boğaz sırtları birkaç manastır bahçesi dışında boştu.
- Suriçi’nden sonra Konstantinopolis’teki en önemli Bizans saray bahçesinin, Osmanlı döneminde de önemli bahçelerden biri olmayı sürdüren Fener Bahçesi olduğu söyleniyor. Bizans Hanedanı yaz aylarını genellikle bu bahçede geçirirdi. İmparator Justinyen’in karısı Theodora için bir saray, üç hamam ve bir kilise yaptırdığı bu bahçe ile saray arasındaki ulaşımın süslü kayıklarla sağlandığı öne sürülüyor.
- Roma bahçesi, doğaya müdahale eden, çok kontrollü, geometrik bir bahçe idi. Bizans bahçesinin de bu geleneği sürdürdüğü düşünülüyor. Los Angeles’taki Paul Getty Müzesi’nde bir canlandırması yapılmıştır.
- Manastır bahçeleri ise şarap yapımı için ekilmiş bağları ve şifa veren bitkileriyle bilinirdi.
- Genellikle haç şeklinde düzenlenmiş manastır bahçeleri, Bizans ahalisi tarafından okuma, dinlenme, düşünme ve dinsel arınma amaçlı kullanılıyordu. Günümüzde Aya Yorgi Manastırı bahçesini görmek mümkündür.
- Surların kenarında yer alan, Bizans döneminden beri ekildiği söylenen Yedikule bahçeleri, yakın dönemde kentsel dönüşüm nedeniyle kaldırılınca yapılan tartışmalar basında yer almıştı.
- Bizans bahçesinde asma, incir, zeytin gibi iklimle uyumlu bitkilerin dikili olduğu da kabul gören bir görüş.
Anna’ya Müjde sahnesi, Aya Triada Ortodoks Rum Kilisesi, Aya Yorgi Manastırı, Ayios Potiras Kilisesi, Aynaroz rahipleri, Bizans Bahçesi, Bizans İmparatorluğu, Bizans'ta Mimari, Bizans’ta bahçe sanatı, Bizantino-Morik, Bizantino-Morik stil, Fener Bahçesi, Fener Rum Lisesi, İmparator Justinyen, Konstantinopolis, Mimar Dimadis, Neo Bizans, Paul Getty Müzesi, Post Bizans, Post Bizans dönemi, Theodora, Yedikule bahçeleri
Leave A Reply