Pera Müzesi’nin kuruluşunun 10. yılı münasebetiyle açılan Hayat Kısa, Sanat Uzun-Bizans’ta Şifa Sanatı adlı sergi ile yayımlanan aynı adlı kitap çok zevkle okuduğum bir yayın oldu. Oradan özetliyorum.
Beden, Hıristiyanlıkta merkezi bir yere sahiptir. Hıristiyan öznenin kilisenin bedenine katılması, İsa’nın bedeninin Komünyon ’da tüketilmesiyle gerçekleşir. Bu, bedene olumlu muamele etmenin nedenidir. Cinsel arzu ve cinsel edime yönelik olumsuz tutum, bütünüyle, kutsal olduğu varsayılan bir bedende gerçekleşmesinden ötürüdür. Aynı nedenle, bedene iyi bakmak, şifa yollarını bulmak, iyi beslenmek de şarttır.
- En geç 5. yüzyılda, Hıristiyan şifa pratiği ortaya çıkar ve kaynaklarda adı geçen ilk yer, İstinye’deki Mihail Kilisesi’dir. Hıristiyanlar da, kutsal ziyarete inanıyorlardı ve Yahudilikten devraldıkları gelenekleriyle rüyaların Tanrı’nın mesajlarının alınabileceği olası bir kanal olduğunu düşünüyorlardı. Ama rüyalar Tanrı yerine Şeytan tarafından gönderildiklerinde tehlikeli de olabilirlerdi. Hıristiyan dünyasında seçkin rüyalar-azizlerin, piskoposların, kralların gördüğü rüyalar iyiydi ve Tanrı’dan gelirdi. Seçkin olmayan rüyalar şüpheliydi. Pagan dünyasında, tapınaklarda, rüya konusunda uzmanlar ve tapınak rahipleri vardı. Hıristiyan dünyasında alt kademe ruhbanlar, hatta bazen kapıcılar açıklama yapmak üzere çağrılırdı çünkü çok sayıda hasta ve mucize görmüşlerdi. Hastadan başka birine de bir rüya gönderilebilirdi.
- Aziz röliklerinin yakında olmasına önem verilirdi. Azizlerin rölikleri aracılığıyla da hastaları iyileştirebileceği düşünülürdü. Ama şifanın kaynağı, sadece azizin rölikleri değil, azizin kendisi ve Tanrı vergisi güçleri idi.
- Meryem Ana’nın Hodegetria denen, Aziz Luka tarafından resmedildiğine inanılan ünlü ikonası, Palaiologoslar döneminde her Salı günü, hastalara şifa vermesi için geçit alayıyla taşınırdı. Papazlar inançlılara ikonaya değmiş pamuk parçaları dağıtırdı. Bunlar ikonanın mucizevi gücünün uzak mesafelerde de etkili olmasını sağlayabilecek muska gibi yadigarlardı.
- Aziz ya da azizenin mezarının önünde diz çöküp dua etmek, yüzeyine sürünmek, yakınında uyumak veya mezarın üzerine asılı olan kandildeki yağı içmek ya da sürünmek; röliklere temas etmiş suyu içmek de bir başka şifa kültü tipi idi. Kutsal mekanlardan toplanan toza da şifalı özellikler atfediliyordu.

Azizler Kosmas ve Damianos kardeşler, İsa’dan aldıklarına inanılan mesleki araçları ile.
Fotoğraf:www.byzantine-music.org.gr
- İsa’nın şifa mucizeleri yüzyıllar boyu Bizans’ta çeşitli mecralarda resmedildi. İsa yeryüzündeki şifalarını Tanrı’nın gücüne bağladığı için, Bizans’ta şifa güçlerinin Tanrı’nın bir armağanı olduğu düşünülmüştür.
- İkisi de tıp eğitimi almış olan azizler Kosmas ve Damianos kardeşlerin Konstantinopolis’teki mabetleri Kosmidion, 5. yüzyıldan imparatorluğun sonuna kadar şifa mahalli olarak kalmıştır. Kardeş azizler, hiçbir ayrım gözetmeden herkesi para almadan tedavi ediyorlardı, bu yüzden onlara Meteliksizler ismi takılmıştı. Bazı imparatorlar mabedi genişletmiş, güzelleştirmiştir. Kardeşlerin ölümlerinden sonra da mucizeler gerçekleştirdiğine inanılmıştır. Hastalar manastırın kilisesinin önündeki revakta gece uyurlarken, iki aziz tedavilerini, hastaların rüyasına girerek uygulardı. Sabah bir hasta iyileşmiş olarak uyanabilir veya iyileşmek için neler yapması gerektiğinin talimatını almış olabilirdi. Kosmidion ’da ayrıca bir hastane ve hekimler de vardı. Kosmidion, Ortodoks olmayan Hıristiyanlara, Yahudilere ve paganlara da açıktı.
- Hastalar bu tip mekanlarda bazen haftalarca hatta aylarca kalırlardı. Bazılarına kişisel hizmetkarlar ve hekimler de eşlik ederdi. Bütün gece süren Cumartesi ayininden sonra yağ ve balmumundan yapılan merhem dağıtılırdı.
- 5. yüzyılın sonlarında, Eyüp’te kurulan Kosmidion, Aziz Kosmas ve Damianos ile Silivrikapı’daki Meryem Ana Ayazması veya Balıklı Ayazma Konstantinopolis’teki en büyük şifa mekanlarıydı ve Bizans dönemi boyunca işlev gördü.
- Şifanın betimlenmesi, genelde, uzanmış kutsayan bir el ile yapılırdı.
- Betimlemelerde, İsa’nın şifa mucizeleriyle paralellikler taşıyan şifa sahneleri tercih edilirdi.
- Bizanslı sanatçılar anlatıyı genellikle bir önce-sonra diptiği ile anlatmayı; aynı kişiyi hasta ve iyileşmiş olarak göstermeyi adet edinmişlerdi.
- Ödem dışında, hastalıklara dair grotesk bir şey çizilmezdi.
- Ortaçağ’da, fiziksel ve doğaüstü bağ, Bizans’ta birbirini besleyen akılcı ve ruhani şifa ile kendini gösterir. Deneysel tıp ile inanca dayalı şifa Bizans’ta yan yanadır.
Leave A Reply