- Pop Art’ın temel amacı, nesneyi büyüteç altına almak ve onu olası en aşırı boyutta yansıtmaktır.
- Amerikan yaşam biçiminin dünyaya sunduğu nesneler, sabun kutuları, cola, hamburger, sigara paketleri gibi, biraz da alaycı ve ironik bir biçimde konu alınmış; tabularla ve idollerle dalga geçilmiştir.
- Nesne veya idol, tek resmedilse mitleştirme anlamına gelebilirdi. Ama imgeyi çok sayıda resmetmek veya boyutunu çok büyütmek onu sıradanlaştırdı.
- ABD, Savaş sonrası dönemde azalan tüketimi arttırmaya yöneldi. Yaşanan ekonomik krizle azalan talepleri arttırmak için başlayan reklam furyası, Hollywood’un ikonları ile lokomotif bir güce dönüştü. Amaç; her türden kullanıcıya ulaşmaktı ve popüler kültür, ortak bir yaşam biçimi, ortak bir kültür sunuyordu.
- ABD’deki Pop Sanat İngiltere’de olduğu gibi bir grup sanatçının ortak düşüncesinden kaynaklanmamıştır. Kitle iletişim araçlarının yararlandığı imgelerin görsel gücünün bilincine varılması ile bireysel olarak ortaya çıkmıştır. Amerikan Pop Art sanatçıları stilleri ve teknikleri birbirinden çok farklı bir gruptur. İçerik yönünden benzerlikleri olmasına ve ortak bir imge dili kullanmalarına rağmen stilleri birbirinden farklıdır. İngiliz Pop Sanatı’ndan daha az duygusaldır.
- Halk kültürünün imgelerini ele alır, eserin her türlü kişisellikten arınmış olmasına özen gösterir.
- Soyut Dışavurumculuk’a gösterilen tepkilerden biridir. Soyut Dışavurumculuk’un öznel yaklaşımını reddederek, daha nesnel bir bakış açısını vurgulamaya başlamış, 1960’larda boyutları genişlemiş ve ülkede yeniden Amerikan yaşamının gerçeklerine dönme eğilimi başgöstermiştir. Daha sonra, 1960’ların ortasından sonra, Foto Gerçekçilik ile birleşmiştir.
- Soyut Dışavurumculuk’un benmerkezcilik ve romantizmine tepki olarak, kitleyi hedef alan Pop Art (popüler sanat) doğdu. 50’li ve 60’lı yıllarda gelişen, klasik tarzın oldukça dışında duran, grafik tasarımdan, illüstrasyondan, çizgi roman ve fotoğraftan beslenen Pop Art, savaş sonrası toplumda çöken değerleri ve trajik olayları daha düz, basit ve anlaşılır bir şekilde yorumlamaya başladı.
- 1958 yılında Leo Castelli Galerisi, New York’ta açılan sergide yer alan Jasper Johns’un The American Flag (Amerikan Bayrağı) adlı eseri ve Robert Rauschenberg’in işleri, Amerikan Sanatı’nın gidişatını radikal biçimde etkiledi.
- Pop Sanat’ın ABD’deki gelişimi Jasper Johns ve Robert Rauschenberg’in Soyut Dışavurumculuk’un çalışma tarzını (fırça vuruşlarını, akıtmalarını) korumakla birlikte yapıtlarına günlük yaşamdan alınmış imge ve nesneleri sokmuşlardır.
- Pop Art açısından Jasper Johns’un eserlerine baktığımızda, Johns resme figürü yeniden almış; resimleri sanatla gerçek arasında yer alan başka bir varlık oluşturmuştur.
- Rauschenberg ise resmin, yaşamla sanat arasındaki çizgide yer almasını önerir. Yapıtları, içine kent yaşantısından referansların da karıştığı bir imgeler kurgusudur.
- ABD Pop Art sanatçıları Johns ve Rauschenberg’den etkilenmişlerdir ama onların anlatımcı, şiirsel yönünü almamışlar, fırça vuruşlarında kişiliksizleşmeye gitmişler, malzemenin etkisinden kaçınmışlardır.
- Eski resimli romanlardan dev boyutlarda ve aslına son derece sadık kopyalar çıkaran Lichtenstein ve Warhol etrafımızı çepeçevre saran sanayileşmiş dünyaya karşı bir tür alaycı polemik başlattılar. Her gün gördüğümüz, ama işlevlerinin gözümüzde birer fetiş gibi olduğunun farkına varamadığımız nesneleri kendi eserlerinde dondurdular.
- Sanat dünyası bu yeni akım ile derinden değişti.
- Andy Warhol, Roy Lichtenstein, James Rosenquist, Tom Wesselmann ve Claes Oldenburg akımın başlıca temsilcileridir.
- New York ve onun değerleri sanatın içine dahil oldu. Otomobiller, alenileşmiş cinsellik, konserveler….New York sadece Pop Art akımının değil, Kavramsal Sanat’ın da merkezi oldu.
- Pop Art sanatçıları günlük yaşamın bir yansıması olan sanatlarının herkese seslenmesi gerektiğini savundular.
ANDY WARHOL
(1930-1987)
“Kültürel bir ikon”
- Andrew Warhola, Slovenya’dan göç etmiş fakir bir ailenin çocuğuydu. Çocukluğunda geçirdiği romatizmal ateşli hastalık, hareketlerini ve ruhsal durumunu derinden etkilemişti.
- Warhola şu anki adıyla Carnegie-Mellon Üniversitesi’ne girerek, 1949 yılında Sanat ve Tasarım Bölümü’nden mezun oldu.
- Okulu bitirince, seksüel tercihleri nedeniyle kendini daha az kısıtlanmış hissedeceği New York’a taşındı.
- Üniversitede aldığı eğitim ile Bauhaus ekolüne hakimdi. Bauhaus profesörlerinden biri olan Moholy-Nagy’nin tamamiyle mekanik, herhangi bir duygudan bağımsız yaratımından ve okutulan Paul Klee’nin Pedogojik Çizim eserinden çok etkilenmiştir.
- Kısa sürede Warhol, New York’un en çok aranan moda illüstratörü haline geldi.
- İlk kişisel sergisini 1952’de New York’ta açan sanatçının sergisinin adı Truman Capote’nin Yazıları Üzerine 15 Çizim idi.
- Yazar Truman Capote (1924-1984), Andy Warhol’un kendisine takıntısı olduğunu öne sürmüştür.
- Andy Warhol Superman resimleri üzerinde çalışmaya, Roy Lichtenstein’ın çizgi roman resimlerini tamamladığı zaman ile aşağı yukarı aynı dönemde başladı. Warhol, Leo Castelli Galerisi’nde Lichtenstein’ın resimlerini gördüğünde üzerinde çalıştığı konuyu değiştirip Campbell çorba konserveleri serisi üzerinde çalışmaya başladı.
- Warhol’un stili, her ne kadar ikisi de bir dönem çizgi karakterleri konu almış olsalar da, Lichtenstein’ınkinden biraz daha romantik ya da daha ressam işidir.
- “Çizgi roman boyamaları yapmak için artık çok geç. Lichenstein ya da Rosenquist’in işlerinden farklı, kendine özgü ve onların yaptıklarıyla kesinlikle aynı görünmeyen bir şeyler yapmalıyım”.
- Warhol’un ilk Pop Art tabloları 1961 yılında New York’un mağaza zincirlerinden Bronwit Teller’ın vitrinine çıktı.
- 1962 yılında Warhol’un araba kazaları, intiharlar ve elektrikli sandalyelerle yaptığı tekrarlar, aslında günlük yaşamda her gün yüz yüze geldiğimiz durumlardı. Her gün gazeteyi açtığımızda okumaya alışkın olduğumuz haberler ya da televizyondan izlediğimiz sahnelerdi.
- Çizgi film kahramanları, gazetelerden seçtiği konular, Brillo ve Campbell kutuları, Coca Cola şişeleri gibi gündelik yaşamı ve tüketim toplumunu yansıtan konulara yönelmiş; bunları reprödüksiyonlar halinde gerçekleştirmiştir.
- ABD’de büyük ve adeta kutsal bir anlatım gücüne sahip olan imgeleri kullanmak istemiştir.
- Tekniği, çok sayıda görüntünün yan yana kullanılması, reklamcılık dünyasına ait bir anlatım özelliğidir.
- “Benim güzel resim anlayışım, odağında ünlü olandır”, der Warhol. Doygun renkler, abartılı göz ve dudak makyajı, donuk klişe bir gülümseme ile bu ünlüleri serigrafi ile tablosuna konu yapar.
- Warhol yalnız sinema yıldızlarının değil Jackie Kennedy, Mao Zedung, Muhammed Rıza Pehlevi gibi farklı alanda ünlü olanların da portrelerini kullanmıştır.
- Red Jackie portresini 1964 yılında John F. Kennedy’nin suikastından aylar sonra yaptı. Portredeki grenli dokuyu, Jackie’yi saran trajedi olarak yorumlar.
- Yapıtlarında endüstriyel serigrafi tekniğini kullanan Warhol, bu alanda uzmanlaşmış kişilerle çalışmış; böylelikle sanatsal yaratı ile maddesel üretimi birbirinden ayırarak Kavramsal Sanat düşüncesinin habercisi olmuştur.
- 1963’ün ortalarında stüdyosunun çalışmak için fazla kalabalık bir hale gelmesiyle Warhol, yeni bir yer kiralamaya karar verir: The Factory (Fabrika).
- Arkadaşı Billy Name sokaktan bulduğu eşyalarla Fabrika’yı döşedi; dökülen duvarları, boruları, klozetin içi dahil, hemen her şeyi gümüş rengine boyadı. Bu rengi, Hudson Köprüsü’nün endüstriyel alüminyum boyasından ilham aldığını söyledi. Billy Name, Fabrika’da yaşıyordu ve Andy’nin orada kalmasına izin verdiği tek kişiydi.
- Fabrika beş yıl boyunca bir sanat komünü oldu. Fabrika’da her zaman parti oluyordu. Amfetaminin ortama hakim olduğu, öfke nöbetleri geçirilen, herkesin iç yüzünü gösterebildiği, çılgınlığın insanlara enerji verdiği, ortaya fikirlerin saçıldığı bir ortam oluştu. Fabrika’da bulunmak isteyenlerin sayısı giderek arttı. Bu kitlenin bir kısmını uyuşturucu bağımlısı, duygusal ve mental problemleri olan insanlar oluşturuyordu. Warhol her zaman bu sosyal açıdan uyumsuz kişiliklere karşı hoşgörülüydü.
- Kendisinde “sosyal hastalık” olduğunu söyleyen Warhol için bu ortam çok uygundu. Her gece dışarı çıkmak isteyen bir kişi olan sanatçının, hayatı boyunca ihtiyaç duyduğu psikolojik desteği elde ettiği, başkaları tarafından yüceltildiği bir yer olmuştu Fabrika.
- Zamanla sorunlar çıkmaya başladı. Fabrika’ya erişimin kolaylığı, dengesiz uyuşturucu kullanımı ve psikolojik ve duygusal problemler iç güvensizliklere ve olaylara sebep oluyordu. 1968’de Warhol Valerie Solanas tarafından vuruldu, ameliyat oldu. Bir partinin, gerçek bir parti olabilmesini Warhol’un mevcudiyetine bağlayan ortam, böylece tatsızlıkla sonuçlandı.
- Warhol giderek sinemaya yakınlaşmış, sinema alanında çizgi dışı bir Amerikan yaşamını anlatmıştır.
- İlk filminin çekimini, Fabrika’nın kuruluşu ile yaptı. Andy Warhol’un Fabrika’sı ticari açıdan başarılı bir dizi underground film üretti.
- 1963 yapımı Sleep (Uyku) adlı ilk filmi altı saat boyunca, o sırada sevgilisi olan John Giorno’nun uyku halini gösteriyordu. Aynı tarzda çektiği bir diğer filmi Empire’ da ise sekiz saat boyunca, Empire State Building’in alacakaranlıktan sabahın erken saatlerine kadar olan değişimini göstermekteydi.
- Film sektöründe ilk başarısı Chelsea Girls (Chelsea Kızları) ile gerçekleşti. 195 dakikalık bu film, ikiye bölünmüş (split-screen) ekran düzleminde, siyah-beyaz çekilmişti. Film, Chelsea Hotel’de konaklayan birçok kişinin yaşam kesitlerinden oluşmaktaydı. 1967’de Warhol Fransa’ya Chelsea Girls filminin Cannes Film Festivali’nde gösterilmesini umarak gitti, fakat film festivalde gösterilmedi.
- Ardından Bikeboy, I, a Man, filmlerini çekti. 1968 yılında vurulduktan sonra ise Paul Morrissey ile birlikte Flesh adlı filmi çekti. 1969’da ise yarı-pornografik bir yapım olan Blue Movie’nin gösterimi için hardcore gay porno filmlerinin gösterildiği Manhattan sinemasını kiraladı. 1976 yılında Bad isimli son filmini çekti.
- 1970 yılında Warhol’un işleri Kaliforniya, Londra, Paris, New York gibi birçok önemli şehirde sergilenmeye devam etti. Çorba kutuları serisi ile açık arttırmada, yaşayan, gelmiş geçmiş en yüksek fiyata erişen Amerikan sanatçısı ilan edildi.
- 1980 yılında Freud, Einstein, Gershwin, Martin Buber ve Marx Kardeşler’in portrelerinin de bulunduğu Ten Portraits of Jews of the Twentieth Century (Yirminci Yüzyılın On Yahudisinin Portresi) isimli serisini yayınladı. Daha sonraki çalışmalarında da dolar işareti, bıçaklar, silahlar ve mitlerden esinlendi. Fakat daha fazla seri olmayacaktı.
- Warhol ve aynı akımdan sanatçıların eserleri, tüketimi yüceltmek, piyasa kültürüne teslim olmakla eleştirildi.
Çarpıcı sözleri:
- Evet, eserlerim özgün değiller. Öylece, olan bir şeyi kopyalıyorum. Çünkü bunu yapması daha kolay.
- Gelecekte, herkes 15 dakikalığına ünlü olacaktır.
- Ben herkesin aynı şeyi düşünmesini istiyorum. Çünkü zaten herkes aynı şekilde görünüyor, aynı şekilde davranıyor ve her zaman aynı şeyi yapıyor, aynı şeyi, yeniden ve yeniden.. Bence herkes bir makine olma yetisine sahip. Bir gün herkes sadece ne düşünmek istediğini düşünecek ve sonra herkes muhtemelen aynı şeyi düşünüyor olacak.
- Makinelerin daha az problemleri var. Makine gibi olmak isterdim.
- Andy Warhol’u tanımak istiyorsanız, tablolarıma, filmlerime, bana bakın. İşte oradayım. Ardında hiçbir şey yok. Çok derinden yüzeyselimdir.
- Los Angeles’ı seviyorum. Hollywood’a bayılıyorum. Hepsi çok güzeller. Herkes plastik, ama plastiği seviyorum. Ben de plastik olmak istiyorum.
- Hayat bir parti olmalı, iş bir parti olmalı. Varolan her şey bir parti olmalı.
Andy Warhol, Andy warhol kimdir ?, Blue Movie, Cannes Film Festivali, Chelsea Girls, Einstein, Empire State Building, Freud, Gershwin, Jean-Charles de Castelbajac, John Giorno, Martin Buber, Marx Kardeşler, Paul Morrissey, Sleep, split-screen, Ten Portraits of Jews of the Twentieth Century
Leave A Reply