- Postmodernizm, bir sanat stili ya da bir sanatsal yaklaşım değildir. Postmodernizm, hem estetik hem de politik bir sorundur.
- Bu dönem için kapitalizmin üçüncü aşamasıdır, denir. Postmodernizm kimileri için piyasanın küresel zaferidir. Postmodernizm’in Batı toplumunun post endüstriyel doğasıyla bağlantılı olduğu düşünülür.
- Postmodernizm için, sağ/sol, kapitalist sınıf / işçi sınıfı günü geçmiş kutuplaşmalardır.
- Sınıfsal oluşumlar zayıflamış ama etnik, cinsel, dinsel ayrımlara dayanan kimlikler çoğalmıştır. Postmodern toplumda sosyal sınıfların yerini ilgileri, tercihleri ve yaşam tarzları aynı olan sosyal gruplar alır. Benzer ürün/hizmet, eğlence ve spor alanlarına ilgi duyan bireyler, hem fiziksel hem de sanal ortamlarda bir araya gelmekte, fikir alışverişinde bulunmakta ve hatta çeşitli sivil toplum örgütlerinin temellerini atmaktadırlar.
- Postmodernite, kültürel farkındalık hakkında daha geniş değer ve fikirleri kucaklar.
- Postmodernizm, toplumsal ve kültürel marjinal kimlik hakkındaki sorularla ilgilenir. Postmodernizm, kolonicilik öncesi kültürlere (Afrikalı, Asyalı, Meksikalı ve Orta Amerikalı, Amerikan yerlisi veya İslami) yaklaşımları da sorgulamamızı ister. Ötekileştirilen kültürleri Batılı değerler üzerinden değil, kendi başlarına değerlendirmemiz gerektiğini savunur. İmajların gerisindeki gelenek ve motivasyonun sorgulanması gerektiğini öne sürer.
- Pazarların ve beslenme modellerinin globalleşmesi ile yerel kültürlere olan ilgi arttı. Yerel olan, Postmodernizm ile önemsenmeye başlandı.
- Postmodernizm, kültürel ve entelektüel mirasa göndermeler yapar. Postmodernizm, bütün kültür tarihinin ve malzemenin, bizzat kendisini konulaştırmış, onu bir anlatım nesnesi kılmıştır. Göndermeler yoluyla bütün bir sanat tarihini birbirine bağlar.
- Kültürler artık kendi doğdukları toprakların dışında da miras olarak kabul edilmeye başlandı.
- Zamanın ruhuna (Zeitgeist) göre, Postmodern toplum birbirine uymayan bir çok parçadan oluşan ayrışık bir toplumdur. Yabancı işçiler, tarikatlar, dinler, punklar, kültürel sentezler…
- Postmodern deyimi sınırları belirlenebilen bir özgünlüğü ifade etmez.

Önünde Henry Moore’un heykeli ile Berlin’deki Tüm Kültürler Müzesi (Haus der Kulturen der Welt).
Mimar Hugh Stubbins’in 1957 yılı eseri olan binanın iki de takma adı var: Oystershell (İstiridye Kabuğu) ve Carter Smile (ABD eski başkanı Carter’ın gülüşü).
- Batı gerçek kavramına 3 biçimde yaklaşmıştır:
Tanrının merkez olduğu (Klasik Yunan, Roma-Ortaçağın sonu)
İnsanın merkez olduğu (Rönesans-Modernizmin sonu)
Merkezsiz düşünce biçimi. - Merkezsiz düşünce biçimine göre, eğer bir gerçek varsa, kişiden kişiye, durumdan duruma ve toplumdan topluma değişir. Kesin, evrensel ve tanımlanabilir bir gerçek yoktur. Merkez, kaynak, temel, evrensellik gibi kavramlar ve onlara dayalı ideoloji, konu ve kurumlar kökten sorgulanır. Postmodernizm diye adlandırılan bu düşünce biçimi 1960’ların sonlarında Fransa’da, 1970’lerden itibaren ABD’de ağırlık kazanır.
- Postmodern kimliğin bileşkesi, sahip olduğumuz kültürün birçok kültürün bileşkesi olduğunun farkında olmaktır. Çokkültürlü toplumlar, farklı kültürlerin tek bir kültürün potasında eritildiği toplumlar değildir. Çokkültürlülük, farklı gelenekler arasında saygı ve görüş alışverişi yapılan kültürdür.
- Tek çözümler, tek öneriler Postmodernizm’de reddedilir. Hiçbir ihtimali dışarıda bırakmak istemeyen, çoğulcu anlayış (pluralism), “her şey olur” gibi sloganlarla tanımlanmak istenir. “Anything goes” tavrı ABD’nin, Avrupa’nın kültürel hamiliğinden kurtulma arzusunu yansıtır.
- Postmodernizm’in yaygın tavırları olan açıklık ve kabullenme, farklılıkların kabulü yoluyla çoğulculuğu önemseme, dışlamak yerine kabul görmeyi getirmektedir. Feministlerin toplumda seslerini daha güçlü duyurabilmeleri, heteroseksüel davranışın dışında kalan tercihlerin normal olarak kabul edilmeye başlanması böyle bir postmodern duruşun getirisi olarak görülebilir. Bu tutuma, karşıtların birlikteliği (juxtaposition of opposite) adı verilir.
Leave A Reply