- “Hiçbir şey yoktan var olmaz” prensibi her konu için geçerli bir önermedir. Performans Sanatı’nın köklerine baktığımızda da bunu görüyoruz.
- Başkaldırının ve deneyciliğin tarihi boyunca Performans Sanatı , Fütürizm, Rus Devrimi deneysel tiyatrosu, Dadacılık, Sürrealizm, Bauhaus, Cage ve Cunningham, Happeningler, Anna Halprin ve yeni dans, Yves Klein, Piero Manzoni, Joseph Beuys, Beden Sanatı, Norman Bluhm (1920–1999) ve Frank O’Hara’nın (1926–1966) şiir-resimlerinin mirasçısı olmuştur.
- Daha da geriye gidersek, Klasik dönemin müzisyenleri, mimcileri, jonglörleri, ip cambazlarını; Ortaçağ’ın müzik adamları trubadurları, şairleri, acı çekme oyunlarını, zafer alaylarını; 1490’da da Vinci, 1638’de Bernini tarafından tasarlanan saray gösterilerini; 17. yüzyıl sonunda Londra ve Paris’teki meşhur sirkler ve fuarlardan bahsedebiliriz. 1970’lerde sirk bir yeniden doğuş yaşamış, yeni sirk, hem tarihsel hem de sanatsal açıdan Performans Sanatı’nın doğuşu ile yakından ilişkili olmuştur. Pazar yeri, sirk gibi geniş halk kitlelerinin bir araya geldikleri yerler geleneksel olarak performanslar için en çok tercih edilen yerler olmuştur. Bu performansların bir kısmı avangard, bir kısmı oldukça gelenekseldir. 19. yüzyılın başında Amerika’da zenci icracılarla başlayan siyah maske toplulukları minstreller ve vodvillerden de söz etmemiz gerekir. ABD’de teatral yönelim, formel ya da yazınsal dram değil, icracının baskın figür olduğu enformel tiyatroya olmuştur. Dickens ve Twain halka açık okumalar yapmışlar, solo monologcular ABD’de gözde olmuşlardır. Bu gelenek, Performans Sanatı içinde de sürdürülmüştür. 19. yüzyılın sonlarına doğru gelişen kabare, popüler formları yeni biçimlerle kullanması, eklektizmi ile 20. yüzyıl Performans Sanatı ’ndaki yeniliklerin başlangıcı olmuş, performans dinamiğini diğer bütün avangard hareketlerden daha fazla etkilemiştir. Isadora Duncan’ın (1877-1927) dansı da, deneysel performansın gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
- Ancak bunların hiçbiri Performans Sanatı’nın yaptığı gibi, sanatçının fiziksel performansını asıl meselesi haline getirmemiştir.
- Varyete Tiyatrosu, belli bir geleneğe, ustaya, kurala bağlı olmayışı; bir giriş-gelişme-sonuç izlemeyen; izleyicinin pasif konumuna müdahale eden yapısı ile Performans Sanatı’nın köklerinden biridir.
- Varyete Tiyatrosu’nun prensipleri Fütüristler için de ideal bir model olmuştur.
- Performans Sanatı’nın birden çok formu barındıran karakteri, 20. yüzyıl başlarındaki avangard hareketlerle ilişkilendirilir çünkü amaçlar paraleldir. Erken dönem avangard hareketlerin doğası, içerik yerine biçime, konudan ziyade estetik etkiye önem veren kurallara meydan okumayı amaçlar ve bu, Performans Sanatı’nın da ruhunu oluşturur.
- Daha 1913 yılında, tramvayların, motor patlamalarının, trenlerin ve kalabalık sokakların seslerine benzer sesleri çıkaran çeşitli aletler tasarlayan Luigi Russolo’nun (1885-1947) gürültü müziği olarak adlandırılan ses performansları; gürültü müziğine eşlik eden mekanik hareketli koreografiler Performansın erken örnekleri arasındadır.
Anna Halprin, Bauhaus, Beden Sanatı, Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, Cage, Cunningham, Dadacılık, deneysel müziğini, Dickens, Frank O'Hara, Fütüristler, gürültü müziği, Happeningler, Isadora Duncan, Joseph Beuys, Luigi Russolo, Madam Saqui, Norman Bluhm, Performans Sanatı, Performans Sanatı'nın Öncülleri, Piero Manzoni, sanat, solo monologcular, sürrealizm, trubadur, Twain, Ünlü ip cambazı Madam Saqui, Varyete Tiyatrosu, vodvil, Yves Klein
Leave A Reply