
Communism Peak, Yerbossyn Meldibekov, 2006-2014.
Kazak sanatçı metal objelerden yaptığı enstalasyonunda, 20. yüzyıl boyunca, dağların tepelerine politik ve ideolojik şartlara uygun olarak farklı isimler verildiğini, örneğin Tacikistan’daki bir tepenin altı kez isim değiştirdiğini, özellikle Kazakistan’da üretilmiş emaye kapları deforme ederek bizlere hatırlatıyor.
Art International 2015, İstanbul.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
- 2011 yılında Tunus’ta başlayan sivil ayaklanmalar olan Arap Baharı, İspanyol indignatos, Yunan aganaktismenoi, Occupy Wall Street ve Gezi hareketleri, lidersiz ve kendi kendine örgütlenmiş sıradan yurttaşların ayaklanmaları idi. Katılımcıları toplumsal ve ideolojik anlamda heterojendi. Önceden belirlenmiş bir gündem veya ideolojileri yoktu. Sosyal ağ teknolojisinden yoğun biçimde yararlanmışlardı.
- İspanyol indignatos, Yunan aganaktismenoi ve Occupy hareketleri, küresel sermayenin dışında işleyebilecek yeni bir toplumsal model ve alternatif üretim modelleri geliştirmek istiyordu.
- Alain Badiou ve Slavoj Žižek, bu ayaklanmaları sağlam örgütlenme kavramından yoksun buldular; düşünce üretmediğini, programa dönüşme gücünden yoksun, yalnızca hiddet dile getiren eylemler olarak nitelediler.
- Žižek, toplumsal hareketlerinaracısız, tamamen kendi kendine yönetilmesinin imkansız olduğunu iddia eder. Kolektif eylemin siyaset alanına hakim olabileceğine inanmanın ütopik olduğunu; mevcut liberal demokratik rejimlerin yerine, ne tür bir temsil kurulması gerektiğinin araştırılmasını önerir.
- Çağımızın özerk, katılımcı ve temsile dayanmayan siyasetinin etkili teorisyenleri Antonio Negri ve Michael Hardt, bu hareketleri hem kamusal hem özel mülkiyetin ötesinde, hiyerarşiler olmadan karar vermeyi ve kolektif katılımı mümkün kılan, çokluğun yatay örgütlenmesi olarak gördüler. Bu iki teorisyen, Neoliberal sermaye düzeninin ötesinde, demokrasinin yenilenmesi gerektiğini düşünüyorlar.
- Ernesto Laclau, Chantal Mouffe ve Slavoj Žižek gibi teorisyenler, güç ilişkileri ve hegemonyanın kökünün kazınamayacağını; hegemonyanın radikal değişim amaçlı her sosyal hareket ve kolektif projenin ana unsuru haline geleceğini kabul ederler.
- Richard Day, John Holloway, Saul Newman, Manuel Castells, Antonio Negri ve Michael Hardt, hiyerarşikgüç ilişkilerini reddeden ve özerk bir biçimde belirlenmiş bağlantılar, fikirler, duygular ve programlar üreterek, açık yatay ağlarda eşit ve dolaysız olarak işbirliğinde bulunan birçok toplumsal aracı vasıtasıyla çalışan, devletçi olmayan ve temsile dayanmayan demokratik siyaset formlarını uygun görürler. Hegemonik olmayan, eşitlikçi faaliyet tarzlarını, fiili demokratik yapının başlıca yeniliği olarak görüp, bunları toplumsal ve siyasi dönüşümün etkili süreçleri olarak desteklerler.
- Avrupa Marksizminin önemli figürü Althusser, ideolojinin açıktan değil örtük bir şekilde işlediğini söyler; ideoloji verili saydığımız pratikler, yapılar ve imgelerde yaşar. İdeolojiyi içselleştiririz ve varlığının ya da etkilerinin çok da bilincinde olmayız; ideoloji bilinçdışıdır.
Leave A Reply