- 1913 yılında ABD’de New York’ta sanat dünyası adına çok önemli bir olay gerçekleştiriliyor: Armory Show.
- ABD’li sanatçıların eserlerini aynı yerde sergilemelerini sağlayıp, halka hepsini bir arada göstermek; Avrupalı sanatçıları da bu sergiye davet ederek, bir karşılaştırma yapmak hedefleniyor. Çok büyük bir sergi olacağı için mekan olarak ordunun silah deposu seçiliyor.
- Armory Show’dan önce ABD’de, sadece Empresyonistler’in sergisi açılmıştı. Bu sergideki eserler büyük ilgi görmüş, Avrupa’nın aksine çok satış yapılmıştı.
- Avrupa’ya gitmemiş veya gidememiş Amerikalı sanatçılar, sergiye sağlanan büyük katılım sayesinde, dönemin neredeyse tüm ünlü Avrupalı sanatçıları ile tanışma imkanı buluyorlar. Armory Show ile modern sanatın kapsamlı bir sergilemesi gerçekleştiriliyor. Avrupa avangard sanatını ABD’ye tanıtan bu serginin ABD sanatına büyük etkisi oluyor. Sergi sonrası soyut’a eğilim çok belirginleşiyor.
- Amerikan yaşamının endüstrileşme ve yalnızlığını resmeden, çok net tanımlanmış formları pürüzsüz fırça kullanımı ile işleyen, tablosuna başlamadan ne yapacağını zihninde iyice tasarlayan, Presizyonizm’den bahsederken adını verdiğimiz Charles Sheeler (1883-1965), 1910’larda fotoğrafçılığı ressamlığını desteklemek amacıyla kullanmaya başlamış, Armory Show’a katılmış, 1917’lere gelindiğinde Kübist etkili işleri kadar, yenilikçi fotoğrafçılığı ile de tanınmıştır. Fotoğrafı, realist görüntülerin soyut noktalarını kaydetmek için kullanmıştır. Tabloları kadar fotoğrafları da koleksiyonlarda yer almıştır. Sheeler 1930’ların başlarında kumaş, ev eşyası ve cam eşya tasarımları da yapmış.
- Ashcan School’un kurucusu Robert Henry’nin talebesi olan Stuart Davis (1892-1964), önceleri koyu renk palet kullanarak Ashcan tarzı tablolar yaptı. Armory Show’a Ashcan School ürünü beş suluboya eseriyle katılan en genç sanatçılardan biri oldu. Post Empresyonist, Kübist etkili resimler yapmaya başladı. Cézanne, Gauguin, Matisse, Van Gogh etkili denemeler yaptı; Havana’da ve O’Keeffe gibi New Mexico’da resimler üretti. ABD’nin ticari ürünlerini (Lucky Strike gibi sigara ve Odol gibi bir gargara), sade biçimler ve canlı renklerle, hafif Sentetik Kübizm etkili kolajlarla işledi. İşte bu çalışmaları, Avrupa sanatı etkisinde kalmadan yaptığı ve Pop Art’a öncülük eden, en önemli eserleri sayılıyor.
- 1920’lerde, Presizyonist Charles Demuth gibi, Kübizm ve Dada etkili çalışmaları oldu. 1920’lerin sonunda yumurta çırpıcı, lastik eldiven, pervane gibi eşyaları biraraya getirdiği soyut kompozisyonları oldu. Stuart Davis için soyutluk, objelerin biçiminden çok, objelerin arasındaki ilişkisizlikten kaynaklanıyordu. Daha sonra Paris’e gitti. Depresyon’un yıktığı ABD’ye geri döndüğünde sanatçı haklarının korunması için çeşitli delegasyonlarda yer aldı, Sanatçılar Birliği’nin başkanlığına seçildi.
- Geç 30’larda Léger’nin parlak renkli, geometrik formlarını anımsatan, Caz’ın etkisini güçlü şekilde yansıtan eserleri nedeniyle, yapıtlarına “soyut sanatın müzikal hali” dendi. Döneme uygun olarak, Ragtime müzisyenlerini, Caz ve Swing’in ritimlerini betimledi. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaptığı Soyut Ekspresyonist tablolarına bir Caz nidası ekledi (owh gibi). 1945-1951 arasında yaptığı Mellow Pad serisinde eski çalışmalarının motiflerini farklı stillerde kullanarak temalarının devamlılığını, sanat hayatının bir nevi tutarlılığını göstermek istedi. Mellow Pad serisinde harfleri ifade ettikleri anlamdan bağımsız olarak, renkli bir kolaj için resimsel öğeler olarak kullandı. 1950’lerin sonunda Jasper Johns’un rakamları kullanışındaki anlayış onu takip etti.
Armory Show, Bucks County Barn, Cezanne, Charles Sheeler, Gauguin, Jasper Johns, Kübizm, Lucky Strike, Matisse, Mellow Pad, Pop Art, Presizyonizm, Stuart Davis, VAN GOGH
Leave A Reply