
Kyoto’daki Gion Corner’da katıldığımız çay seremonisinden. Tabii ki bu seremoni klasik kurallara uyması imkansız olan bir ortamda, tamamen turistik amaçla gerçekleştirilen bir törendi.
- Çayın macun kıvamındaki hali harici olarak romatizmal ağrılar için kullanılmış. Taoistler çayın ölümsüzlük iksirinin önemli bir parçası olduğunu iddia etmişler. Budistler meditasyondan kaynaklanan uyuşukluk halini önlemek için kullanmışlar.
- Japonya’da aydınlanmanın her hareketin hakkının verilmesi ile sağlanacağına inanılır. Çünkü her hareketin kendi değeri vardır ve bu nihai amaçtan bağımsızdır. Çayı törenle sadece Japonlar içer. Başlangıçta çayı sadece Zen rahipleri içerdi. 16. yüzyılda seremoni ile sunma sanatı gelişti. Amacı ruha huzur ve sükunet vererek basit bir lezzeti tattırmaktır. Seremonide konuşulmaz, bir çeşit ibadet gibidir, kaynayan suyun sesini dinlemek huzur ve dinginlik verir. Çay törenlerinde odanın rengini bozan bir renk, ortamın havasını bozan bir ses, ortama uymayan bir davranış veya bütünlüğü bozan bir kelime olmaksızın her şey törenin amaçlarına uygun olarak basit ve sade bir şekilde geliştirilmiştir. Çayseverlik ekolü Taoist estetik değerleri temeli üzerine, Zen kültürünün yaşamdaki küçük şeylerde bile mükemmellik arayışı ilkesinden hareketle oluşmuştur.
- Çay odasına Sukiya denir. Her türlü süsten arındırılmış bir odadır. İlk bağımsız çay odası 16. yüzyılda kurulmuştur. Çay gereçlerinin yıkanıp hazırlandığı bekleme odası, ziyaretçilerin çağrılmayı bekledikleri giriş kısmı, giriş kısmıyla çay odasını birbirine bağlayan bahçe yolu çay odasına varmadan önceki bölümlerdir. Bahçe yolu meditasyonun, iç aydınlanmanın ilk aşamasıdır. Bahçe yolu dış dünya ile bağlantının kesilmesini amaçlar. Çay odası en küçük Japon evinden bile daha küçüktür; geleneksel çay odasının genişliği 0.9 metrekaredir. Yüksekliği 91 santimetreden fazla olmayan bir kapıdan geçerek çay odasına girilir. Bununla alçakgönüllülüğü öğretmek amaçlanmıştır. Ziyaretçiler duvardaki çiçek aranjmanını veya tabloyu saygıyla selamladıktan sonra yerlerini alırlar. Ev sahibi tüm ziyaretçiler yerini alana ve odada demir su ısıtıcıda kaynayan suyun sesini bozmayacak bir sessizlik hakim olana kadar odaya girmez. Ziyaretçiler dikkat çekmeyecek renkte giysileri tercih ederler. Samuray kılıcını giriş kısmındaki rafa bırakarak içeri girer. Odanın yapımında özellikle yoksulluğu çağrıştıracak materyaller kullanılır. Çay odalarında özgürlük samandan çatılarla, kırılganlık ince kolonlarla, hafiflik bambu desteklerle, aldırmazlık sıradan malzemelerin kullanılmasıyla simgeleniyor. Çay odası, geçici olarak yerleştirilen eşyaların dışında tamamen boştur. Kutlamalara uygun olarak özel sanatsal objeler getirilir. Çay odalarında hiçbir renk veya desen tekrar edilmemelidir. Eğer canlı bir çiçek varsa, çiçek resmi konulmasına izin verilmez; çaydanlık yuvarlaksa, su sürahisi köşeli olmalıdır. Doğu’nun sanat anlayışı simetriden kaçındığı için, tütsülerin vazosu tokonomaya yerleştirilirken tam ortaya gelmemelidir. Gösterişli çiçekler çay odalarından uzak tutulur. İyi bir çay odasının yapımı, sıradan bir konaktan daha maliyetlidir. Çay ustaları tarafından çalıştırılan marangozlar zanaatçılar arasında yüksek prestij sahibi gruba dahil olurlar. Çay odalarının basitliği ve sadeliği Zen manastırına benzeme çabasından kaynaklanır. Zen manastırı sadece rahiplerin evi anlamına geldiğinden diğer Budist mezheplerinden ayrılır. Çay törenleri, Zen mezhebinin kurucusu Bodhidharma’nın resmi önünde çay içen rahipler tarafından başlatılan bir gelenektir. Bütün büyük çay ustaları da Zen öğrencisidir. Çay ustası olabilmek için süpürmeyi, temizlik yapmayı ve bulaşık yıkamayı öğrenmek gerekir, çünkü temizlik yapmak ve toz almak da bir sanattır. Çay odası gelecek nesiller için yapılmadığından geçici bir yapıdır. Şinto inancına göre sahibi ölen her evin boşaltılması gerekir.
- Japonya’nın tanınmış tüm bahçeleri çay ustaları tarafından düzenlenmiştir. Sanatta çay ustalarının fikirlerinden izler bırakmadıkları bir alan bulmak mümkün değildir.
- Çay seremonisi bittiğinde meditasyon sonrası hissini verir. Kaba kişiler “çayı eksik” olarak tanımlanır.

Karadeniz’in eğimli arazi yapısı nedeniyle dağların eteklerine kurulan bahçelerde yetişen bu bitkiye, uzun süre “yeşil altın” adı verildi.
Rize, İkizdere Vadisi’nde sebze bahçeleri içinde çay ekimi.
- Türkler, 5. yüzyılda, Orta Asya’da çay ticareti yapmış iseler de, tarihi göçlerle çayın Anadolu’ya gelmediği biliniyor. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde köklü bir kahve tüketim alışkanlığı yerleşmişti. Anadolu’da çay içme alışkanlığı 17. yüzyılda başlıyor.
- Çay üretimi için ilk girişim 1888 yılında zamanın Ticaret Bakanı Esbaki İsmail Paşa tarafından yapılmış, Çin’den getirilen çay tohumları Bursa’da ekilmiş ancak ekolojik nedenlerle bu çalışmalardan sonuç alınamamış.
- 1917 yılında Halkalı Ziraat Okulu mühendislerinden Ali Rıza Erten Bey Batum ve Kafkasya’da incelemeler yapıyor. Doğu Karadeniz’de çayın yetiştirilebileceğini bir raporla zamanın hükümetine bildiriyor. Erten’in bu tespiti, bölgede yaşanan yoksulluk ve işsizlik için çare oluyor.
- 1924 yılında başlatılan çay üretimi deneme evresine Rize ili ve Artvin’in Borçka ilçesinde başlanır. 1940 yılında Araklı’dan Sovyet sınırına kadar olan bölge çay tarımı için ayrılır. 1942’de çıkarılan kanun ile çaya devlet tekeli konur ve çaylar Tekel İdaresi’ne verilmeye başlanır. 1947 yılında da ilk çay fabrikası açılır ama 1960 yılına kadar çay ithalatı sürer. 1971 yılında Çaykur fiilen faaliyete geçince iç piyasadaki çay talebi tamamen karşılanır, hatta tüketim fazlası oluşur. 1983 yılında KİT’e dönüştürülen Çaykur’un tekel olma özelliğine, 1984’te son verilir. Çayda “serbest piyasa” dönemi başlar. Günümüzde, Doğu Karadeniz’in Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu şeridini kapsayan alanda, 774 bin dekar alan üzerinde, 210 bin aile, yaklaşık bir milyon kişi çay tarımı yapıyor.
Ali Rıza Erten Bey, Artvin, Borçka, Çay, Çay odası, çay seremonisi, çay terasları, Çaykur, İkizdere Vadisi, Japonya, Kyoto, Rize, Sukiya
Leave A Reply