Eskiden beri göçebeler mallarını değiştirmek ya da yenilikleri öğrenmek için vahalarda, su kenarlarında, çöllerde ve bozkırlarda belirli bazı noktalarda buluşurlardı. Buraların seçilmesi tesadüfi değildi; en güvenli rotalar, organize ticareti tehdit eden haydutlar, yabani hayvanlar, kum fırtınaları, uçurumlar, dağ geçitleri, yer yarıkları, taşan nehir yatakları gibi tehlikeli yerlerin mümkün olduğu kadar uzağından geçilirdi. Haydutlar, soygunla ele geçirdikleri malları, ilk pazarda tüccar olarak iyi fiyata satıyorlardı. Bazı tüccarların bazen parayla tuttukları haydutlara kervanları soydurdukları ve başka bir pazarda mallarını ikinci kez sattıkları da oluyordu. Böylece deneyime dayalı, en kısa değil, ama en güvenli güzergahlar ortaya çıkmıştı. Bu yollar zamanla ana caddelere dönüştüler. Yol boyunca güvenli konaklama yerleri, kervansaraylar, yerleşimler ve sonunda kentler kuruldu. Ama bağlantı hiçbir zaman tek bir yol üzerinden olmadı.
Başlangıçta İpek Yolu’ndaki ticareti belirleyen, bölgede yaşayan göçebelerdi ve alış veriş takasa dayalı idi, ticaret devletin tekelinde değildi, ama kısa zamanda ticaretin hem devlet hem de merkezden uzaktaki yöneticilerin kendi servetleri için önemli bir gelir kaynağı olduğu anlaşıldı. Devletin otoritesinin erişemediği bölgelerde ticaretin askeri bir korumaya da gereksinimi olduğu anlaşıldı. Bir çok aracı ortaya çıktı; tüm harcamalar, gümrük, rüşvet, silahlı koruma için ödenen ücretler ve risk faktörü malların satış fiyatına yansıyordu.
Özellikle Çin ipeğini, fiyatı ne olursa olsun almaya hazır müşteriler olmasaydı, belki de bu ticaretin önemli bir bölümü gelişmeden son bulacaktı. İpek, sadece ticari bir mal değil, aynı zamanda bir ödül ve ödeme aracı idi. Çin’in batı ve kuzeybatısındaki memurlar kendilerine maaş olarak verilen ipek yumaklarını iyi bir kar karşılığında sınırdaki göçebelere ve batıdan gelen tüccarlara satıyorlardı. Bu ticarette yer alan herkes bir çeşit faiz geliri elde ediyordu. Batıya doğru gittikçe ipek yumaklarının fiyatı artıyordu. Üretim sırrı büyük bir titizlikle saklanan ve uluslar arası geçerliliğe sahip bu değer, Çin’in milattan sonra ilk yüzyıllardaki kozuydu.
Çin’in en tanınmış ihracat malı olan ipek, bu Asya-ötesi yola adını verdi. Ama bu anayolda ipekten başka birçok başka mal da taşındı: altın ve diğer değerli metaller, yün ve keten tekstil ürünleri, fildişi, mercan, kehribar ve diğer değerli taşlar ve MS 5. yüzyıldan sonra cam gibi. Çin’den ayrılan kervanlar ayrıca kürk, seramik, vernik, kemer tokaları, silahlar, aynalar, bronz objeler de taşırdı.
İpek Yolu, ilk durağı Çin’in Şian (Xi’an) kenti, son durağı İtalya olan, anayola ilaveten yan yollardan oluşan bir ticaret yolu idi.
İpek Yolu üzerindeki en temel engellerden biri, dünyanın en çetin iklim koşullarına sahip olan, giden bir daha geri gelmez anlamına gelen Taklamakan Çölü idi. Kervanlar bu oval şekilli engeli, kuzey veya güney kenarlarından dolaşarak aşarlardı. İpek Yolu, varlığını sürdürebilmesi açısından Taklamakan Çölü’nü çevreleyen bir dizi stratejik konumlu vahaya bağımlı idi. Bu vahalar ise varlıklarını sürdürebilmek için görkemli dağ bölgelerinden akan ve Büyük Çöl’ün çevresinde bir at nalı şeklini alan, buzullarla beslenen nehirlere bağımlıydı. İpek Yolu’nun trafiği arttıkça, bu vahalar artık sadece kervanlar için duraklama ve hazırlık bölgeleri olma özelliklerinin ötesinde, başlı başına önemli birer ticaret merkezi haline geldiler.
Yaklaşık iki bin yıl süren tarihi İpek Yolu medeniyetlerinin antik şehirlerine yüzlerce yıl hiçbir yabancı giremedi.
İpek Yolu MS 7. ve 8. yüzyıllarda en verimli, en parlak dönemini yaşadı.
İpek Yolu’nda kaybedilen insanların, hayvanların ve malların kayıtları hiç tutulmadı.
Yararlanılan Kaynak
Özbekistan Gezisi 15 İpek Yolu, kavrakoglublog, 08.05.2015.
Leave A Reply