
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 2018.
Konfüçyüs (MÖ 551-479) çoğu zaman Çin tarih yazımının babası kabul edilir. Çin’in en erken dönem tarihsel çalışmaları olan Tarih Kitabı ile İlkbahar ve Sonbahar Vakayınameleri’nin onun tarafından derlenip düzenlendiğine inanılır (1).
Tarih Kitabı, Shang ve Batı Zhou (yaklaşık MÖ 1046-771) dönemlerinin siyasi belgelerinin derlenmesinden, İlkbahar ve Sonbahar Vakayınameleri ise Lu Krallığı’nın (MÖ 722-481) tarihsel kayıtlarından oluşmaktadır (2).
Tarih yazımı, seçilen olayların değerlendirilmesi ve iktidarların doğruluğunun onaylanması gibi ağır sorumluluklar taşıyor ve belirli bir egemenin yönetiminin hem meşruiyeti hem de tarihsel statüsü üzerinde doğrudan etkili oluyordu. Bu nedenle tarihçinin iki görevi vardı: doğru kayıt yaratmak ve içeriğin seçimi yoluyla yerinde övgü ve eleştiride bulunmak. Bir önceki hanedanın tarihçesini hazırlama adeti yerleştiğinde, mevcut hanedanın eylemlerinin kaydedilmesi görevi bir önceki hanedanın tarihçesinin yazılma görevinden ayrı tutulmuştu. Yeni kurulan hanedanlar kendilerini seleflerine tarihte hak ettikleri yeri vermeye mecbur hissettiler. Kayıt arşivi yaratılması bir görevdi ve tarih yazımı sonraki nesillerin atalarına borçlu oldukları bir sorumluluktu. Konfüçyüs, “gerçeği işlerde ve olaylarda görme” prensibini yerleştirmişti. Olayların merkezinde bireyler vardı. 20. yüzyıla kadar önemli kişilerin biyografileri Çin tarih kitaplarının tümüne hakim oldu. Tarihçiler manevi güç sergileyenlere de ilgi gösteriyordu. Değişimler Kitabı’nda “Bilge insan, kendisini geliştirmek için atalarının sözlerini ve işlerini öğrenir,” yazıyordu. Büyüklüğü başarı ya da başarısızlık açılarından değerlendirmeme konusunda Çin’de eskilere dayanan bir gelenek mevcuttur. Ahlaki karakterin başarıdan çok daha önemli olduğu popüler kültürde bile sık sık telaffuz edilir. Tarih ve tarih yazımı Çin’de merkezi bir rol oynamıştır. İmparatorların meşruiyetini belirleyen büyük ölçüde tarihti.
Han İmparatoru Wu (iktidar, yaklaşık MÖ 140-87) döneminde Konfüçyüs metinlerine klasik statüsü verildi (3). Konfüçyüs klasiklerinin kutsallaştırılmasıyla tarih yazımının konumu kısmen geriledi. Fakat, tarih yazımı yine de temel meşrulaştırıcı işlevini görmeye devam etti. Tarih yazımı doğruya giden yol olarak görülüyordu. Bu yüzden hem ilköğretim hem de ileri bilimsel araştırmaların içeriğinin büyük bir kısmı tarih yazımına adanmıştı. Bu durum, 19. yüzyılda Batı etkisinin Çin toplumunun her yönünü istila etmesi ile değişti (4). Marx’ın tarihsel maddecilik kuramı 1949’dan sonra tarihsel çalışmanın yol gösterici paradigması oldu. Son 20 yılda ise kültürel kimliğin önemi büyük ölçüde arttı. Toplum, ülkenin ve halkının tarihine büyük ilgi göstermeye başladı (5).
Yararlanılan Kaynak
(1) Ülkelerin Tarihleri, : Peter Furtado, YKY, 2022. Sayfa 59.
(2) A.g.e., sayfa 61.
(3) A.g.e., sayfa 65.
(4) A.g.e., sayfa 66.
(5) A.g.e., sayfa 69.
Leave A Reply