Zemberekkuşu’nun Güncesi (1997) de İmkansızın Şarkısı gibi önce hikaye sonra roman oldu (12).
Murakami, daha önceki romanlarında İngilizce düşünüp bunları Japoncaya çevirdiğini, bu romanında dilini bulduğunu söylemiş (13).
Öttüğünde kötü şeyler olan bu hayali kuşa romanda sık sık değiniliyor: Yaka iğnesi kuşa benziyor, kuyudan kuş sesi geliyor, evde kuşa benzer bir şey görülüyor. Zemberekkuşu ve kaybolmasıyla ailesinin hayatının değişmesine neden olan kedi, romanda diğer kahramanlardan farksız (2).
Kafka etkisi hissedilen romanda bulamamak önemli. Yolculuk önemli ama o yolu nasıl yaptığımız da önem taşıyor.
Roman, gerçekle gerçeküstü arasında seyrediyor. Romanda sıradan olaylar tehdit dolu iken olağanüstü güçler, kehanetler gerçekler olarak kolayca kabul görüyor. Doğaüstü gerçekleri anlayıp kabul eden farklı bir gerçeklik boyutu yaşanıyor. Bu, Murakami’nin kuyu metaforuna en sık yer verdiği romanlarından biri.
Sevgili Asuman Kafaoğlu Büke, romandaki kuyuya inişin, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Çin’e saldırmasını simgelediğini; Japonya’nın haksız saldırılarını ve Japon halkının bu haksızlığa sırt dönmüş olmasını anlatarak Murakami’nin tarihi ile hesaplaştığını yazıyor (13). “Geçmişe saplanıp kalmamız gerekmez, ama hatırlamamız gerekir” dediği basına yansımıştı.
Eleştirmenler tarafından 20. yüzyılın en önemli romanlarından biri seçilen roman, Postmodern edebiyatın da en iyi örneklerinden biri kabul ediliyor.
Zemberekkuşu’nun Güncesi’ni yazarken taslaktan çıkarmaya karar verdiği birkaç bölümü temel alarak Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında adlı romanını yazmış (26, sayfa 100).
Leave A Reply