
Taban mozaiklerini Sabratha’daki Roma Müzesi’nde gördüğümüz Justinyen Bazilikası.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Roma döneminden Zeytinyağı Caddesi (Oil Press Street). Yağların depolandığı yer. Arkada üstü düz olan bölüm ise, acı su ile zeytinyağını ayrıştırma işleminin yapıldığı tank.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Deniz kenarına yapılmış, mermerle ve mozaiklerle kaplanmış Neptün (Oceanus) Hamamları’nın girişi.
Şehirlere yeraltı kanallarıyla veya su yollarıyla bol miktarda su gelirdi. Su yollarının bakımı devletin kamu hizmetiydi.
Su kemerlerinin görevi, içme suyu sağlamak değil, hamamları doldurmaktı.
Roma askeri her gittiği yerde mutlaka kullanabilecekleri bir hamam olmasını talep ederdi. Roma’da vücuda iyi bakmak önemsenir, kişinin kendisine olan saygısı olarak düşünülürdü.
Romalılar, strigile denen metal bir tür kese kullanırlardı.
Çok daha eski dönemlerden kalma bir adet olarak, Romalılar da seferden döndüklerinde tehlikeli bir hastalık kapmış olabileceklerinden korkarak kendi halkları içine karışmadan önce hamama giderlerdi.
Hamamlar kamuya açıktı ve giriş ücreti düşüktü.
Kadınlar ve erkekler için, bölgesel olarak değişen uygulamalara göre, karma ve ayrı yıkanma yerleri mevcuttu. İmparator Hadrianus (117-138), kadın-erkek bir arada yıkanılan karma hamamları yasaklamıştı. Hamamlarda sınıfsal eşitlenme söz konusu değildi, herkes kendi sınıfından kişilerle birlikte olurdu.
Romalılar banyo yapmadan önce beden egzersizleri yaparlardı. İlk önce terleme odasında, sonra sıcak banyoda, ılık ve soğuk bölümde. (Palestra, caldarium, tepidarium, frigidarium)
Palestra Yunan’da atletizm için kurulmuş idman yeridir. Etrafı sütunlu avluları, soyunma yerleri ve dinlenme odaları vardır. Günümüze ulaşmış olanlar Helenistik dönemden olanlardır.
Hamamlarda kütüphane, genelev, spor salonları, kıl alma uzmanları, içecek satıcıları gibi hizmetler de bulunurdu.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Roma döneminden Neptün (Oceanus) Hamamları’nın günümüze ulaşan mozaik yer döşemesi.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply