Balkan sakinleri Buzul Çağı’nda DNA’larını Anadolu’ya gönderdiler, bu genler on bin yıl sonra Neolitik Çağ’da Orta Avrupa’ya geri döndü. Bu durum, Avrupa ve Anadolu halklarını günümüze kadar genetik açıdan bağladı. Anadolulular Avrupa’ya tarım ve hayvancılık dışında çanak çömlek yapımını da öğrettiler (1).
Avrupalılar ve Amerika’nın ilk sakinleri genlerinin büyük kısmını Doğu Avrupa ve Sibirya’dan almıştır (2). Amerika’nın ilk sakinleri Kuzey Asyalı-Kuzey Avrasyalı karışımından oluşuyordu. Bugünkü Avrupalılar, Avrupalı ve Asyalı avcı-toplayıcıların devamıdır ve %60 oranında Bereketli Hilal’in batı ve doğu bölgelerinde yaşamış insanların torunlarıdır (3).
Günümüzden 5600 yıl önce Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda Yamnaya Kültürü ortaya çıktı. Bu kültür çeşitli seramik eşyaların yanı sıra bronz (tunç) eşyalar da üretmiştir. Yamnaya kültürüne ait insanların 4800 yıl önce Avrupa’ya geldikleri biliniyor. Batı’da Bronz Çağı 4200 yıl önce başladığına göre göçmenlerin bu bilgiyi getirdikleri açıktır (4).
Bozkırlardan gelenlerle Almanya’nın genetik yapısı %70, Büyük Britanya’nınki %90 oranında değişti. İspanyollar, Sardunyalılar, Yunanlar ve Arnavutlar Avrupa’da en az bozkır geni taşıyan halklardır. Oysa İtalya, Güney Fransa ve Balkanlar’ın güney kesiminde dominanttır. Günümüzde Orta Rusya ve Altay Dağları’nda yaşayan insanlar, aynı Batı Avrupa’dakiler gibi Anadolu’nun genetik bileşenini taşımaktadır (5).
Bozkır halklarıyla beraber Avrupa’ya çok sayıda at geldi. Göçebeler araba ve tekerlek ile o dönemin en hızlı araçlarına sahipti (7).
Dünya üzerinde genetik açıdan birbirlerine en uzak insanlar bile %98 oranında aynı DNA’yı taşımaktadır (8). Genetik farklılıklar geride kalan 10.000 yılda yarı yarıya azaldı ve gelecekte bu oran daha da yükselecek (9). Dünya üzerindeki insanların DNA’ları gitgide daha çok birbirine benzerse, “millet” ve “ırk” gibi teorik yapılar varlıklarını şu anda olduğundan çok daha zor sürdürebilecek. Bu nedenle taraftarları artan bir saldırganlık içindeler. Ortalığı “asimilasyon” ve “yabancılaştırma” gibi savaş terimleri sardı, bu durumu her türlü göçün yerli halkın DNA’sını ve kültürünü değiştireceği söylemiyle açıklıyorlar. Kültür-Dil-Millet teorisi ön plana çıkarılıyor. Her dört kişiden birinin kendisi ya da ailesinin önceki kuşakları göçmen olmasına rağmen bundan hiçbir zarar görmemiş olan ABD, bu olayın en canlı tanığıdır. Ulusal yalıtım istemi günümüzde tavan yaptı. Milliyetçi ve halkçı sağ partiler giderek daha fazla ülkede iktidar ortağı oluyorlar, Avrupa Parlamentosu’nda kendi fraksiyonları var (10).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Genlerimizin Yolculuğu, Johannes Krause, Thomas Trappe, Say Yayınları, 2021. Sayfa 81.
(2) A.g.e., sayfa 102.
(3) A.g.e., sayfa 103.
(4) A.g.e., sayfa 105.
(5) A.g.e., sayfa 108.
(6) https://archaeology.org/news/2015/02/13/150213-dna-yamnaya-migration/
(7) Genlerimizin Yolculuğu, sayfa 111.
(8) A.g.e., sayfa 33.
(9) A.g.e., sayfa 217.
(10)A.g.e., sayfa 218.
Leave A Reply