- Zorla dayatılmış bir hakikat, insani bakımdan doğru olmaktan uzaklaşır.
- Açık açık konuşulduklarında pek de tehlikeli sayılmayacak şeyler, sadece gizli olduklarından dolayı tehdit unsuru taşır. Yasak, ihlale özendirir. Oysa herkesin her şeyi düşünme, her şeyi söyleme, her şeyi yazma, her şeyi görme ve duyma hakkı vardır.
- Ancak tüm düşünceleri hoş görmek, onları kollamak anlamına gelmez. Antidemokratik, zenofobik/yabancı korkusu, ırkçı, kan dökücü görüşlerin özgürce ifade edilmesine imkan vermek, bunların savunucularıyla uyuşmayı, onlara meşruiyet kazandırmayı kapsamaz.
- Askeri ve polisiye gelenek gereğince müdahale etmek için önce durumun kötüye gitmesine izin vermek, baskıcı güçlerin mantığına ve çıkarına uygundur.
- Cezai ya da silahlı baskı (buna her türlü ırkçı, zenofobik, cinsiyetçi şiddetin önüne geçmenin aciliyeti sebebiyle başvurmuş olmak ne kadar haklı olursa olsun) önceden gerçekleştirilmiş olması gereken bir uygulamanın eksikliğini ifade eder.
- Başkalarının dini hassasiyetlerine hakaret etmemeyi gerektiren ahlaki ilkeye riayet etmek önemlidir.
- Farklı etnik gruplara ait çocukların barış içinde bir arada yaşamasını istiyorsak, her bir grubun diğerinin geleneklerini anlamasına izin verilmesi; çocukların okulda farklı dinlerin gelenekleri ve fikirleriyle ilgili olarak, her tür dini perspektiften uzak bir şekilde bilgi edinmesi gerekiyor.
- Umberto Eco’ya göre, medyada yer alan haberlere bakarak tüm X halkının tecavüzcü, tüm papazların pedofil, tüm Heidegger araştırmacılarının Nazi olduğunu söyleyemeyiz. Hangi politik konum söz konusu olursa olsun, hükümetle ilgili herhangi bir tartışmaya bütün halkı ve kültürü dahil etmek son derece yanlıştır. Eco, “Birilerinin hatası yüzünden bütün bir kategori, hatta bir halk mahkum ediliyorsa, bunun adı alenen ırkçılık olur,” diye yazar.
Çağdaş Sanat, Damián Ortega, Heidegger, ırkçılık, sanat, şiddet, Trafalgar Square Fourth Plinth, Umberto Eco, zenofobik
Leave A Reply