- Postmodernizm üzerine benimsenen her konum, pozitif veya negatif, çok uluslu kapitalizme ilişkin siyasi bir tavırdır.
- Postmodern emperyalizmin de tanımı yapılmış. Büyük Oyun’u eskiden emperyalist güçler birbirlerine karşı oynuyordu, şimdi Batı bloku Üçüncü Dünya ülkelerine karşı oynuyor; eskinin uygarlık götürme söyleminin yerini ise demokrasi götürme söylemi aldı diyen uzmanlar var. (Postmodern Emperyalizm, Eric Walberg, Say Yayınları, 2014.)
- Büyük Oyun (Great Game), 19. yüzyıldan başlamak üzere stratejik bölgelerin büyük güçler tarafından paylaşılma mücadelesini tanımlamak için kullanılan addır. 21. yüzyılda da devam eden bu güç mücadelesine Yeni Büyük Oyun adı verilmektedir.
- Kapitalizmin üçüncü aşamasına Tüketim Kapitalizmi adı da verilmektedir, demiştik.
- 1960’lar-1970’lerin başında “ne üretsem satarım” anlayışı;
- 1970’ler-1980’lerin başında “ne üretsem satarım, yeter ki satmayı becerebileyim”anlayışı;
- 1980’ler-1990’ların başında ise “iyi bir mal üretirsem, mal kendini satar” anlayışı hakimdi.
- Ama 1990’lar-2000’lere gelindiğinde “müşteri neyi üretmemi isterse onu üretir ve satarım” anlayışı hakim oldu.
- Bu anlayışlara eşlik eden müşterinin rolü de değişim gösterdi, müşteri pasif alıcı durumundan kurtuldu, değer kazandı.
- 1970’ler-1990’ların başında müşteri istatistiki bir rakamdır.
- 1990’lar-2000’lere gelindiğinde ise müşteri değer kazandı, karşılıklı güven esasına dayalı ilişkiler gerekli hale geldi.
- 1960’lar-1970’lerin başında müşteri ile etkileşim neredeyse yoktu. Ürün üretilir, satılır, geri bildirim alınmazdı.
- 1970’ler-1980’lerin başında müşterinin nabzı tutulmaya başlandı. Müşteriden geri bildirim alınmaya başlandı ama bu bilgiden yararlanma düşük seviyelerde kaldı.
- 1980’ler-1990’ların başında şikayet masaları, çağrı merkezleri kurularak müşteriye satış yapmaktan müşteriye hizmet vermeye doğru adımlar atıldı. Bu yüzden müşteriden alınan geri bildirimden yararlanılmaya başlandı.
- 1990’lar-2000’lere gelindiğinde ise tüketiciler yakından incelenmeye, ihtiyaçları ve sorunları öğrenilip analiz edilerek duruma uygun ürünler ve hizmetler yeniden oluşturuldu.
- Üretici ile müşteri arasındaki iletişime baktığımızda 1960’lar-1980’lerin başında her zaman tek yönlü bir iletişimin ön planda olduğunu; 1980’ler-1990’ların başında veri tabanına dayalı pazarlamaya geçildiğini, çift yönlü iletişimin başladığını görürüz. 1990’lar-2000’lere gelindiğinde ise iki yönlü iletişim vazgeçilmez olmuş, ilişkisel pazarlama başlamıştır. Artık müşteri gerçekten de velinimettir.
Leave A Reply