- Postmodernizm, kimliğin dışarıda üretilen bir şey olduğunu, bir maske olduğunu, dünyaya gösterilen çeşitli ve bazen de çelişkili bütün yüzlerin sosyal güçler tarafından tanımlandığını savunur.
- Benlik söz konusu olduğunda, genel/özel, iç/dış, gerçek/yapay arasında hiçbir net ayrımın yapılamayacağını öne sürer. Oysa Modernizm, bireyleri bağımsız ve bireysel ifade kaynakları olarak görmekteydi.

Postmodernist kimlik performansının örneklerinden biri de ABD’li sanat fotoğrafçısı ve film yönetmeni Cindy Sherman’dır (1954-). Kendisinin canlandırdığı yüzlerce kadın, hatta bazen de erkek canlandırması vardır, bunların hiçbirisi Cindy Sherman’ın gerçek anlamda bir otoportresi değildir. Kendi deyişine göre Sherman fotoğrafları kadın stereotipleri ile ilgilenir, ancak bu stereotipler onun kadınları nasıl gördüğünü değil, erkeklerin kadınları nasıl gördüğünü yansıtır. Sherman için 70’lerin ve 80’lerin kültürel ortamıyla biçimlenen bir uygulayıcı denir.
Solda İsimsiz Film No. 11, 1978; sağda İsimsiz No. 224, 1990.
Fotoğraf:www.oliviapalermo.com
- Postmodern teorinin büyük bir kısmında kişi yerini süje kavramına bırakır. Süje bilinçli bir kişi değil, sosyal bir olgudur. Sosyal olarak üretilen kısıtlamalar ve ayrımlara en azından kısmen tabi olan bir varlıktır.
- Süje gibi söylem de kimin kullandığına bağlı olarak birçok farklı anlama sahip olabilir. Söylemler, ifadelerin meşru olup olmadığını belirler. Söylemler, toplumun temel aldığı dışlama ve sınıflandırma sistemleridir. Söylem, cinselliği bir problem haline getirir.
- Kişinin sosyal alanı yaptığı işi, tanıdığı kişileri, olmak istediği ve olmak istemediği kişi türünü, okuduğu dergileri ve kitapları, alış veriş yaptığı mağazaları….kapsar.
- Postmodern kişilik ve kimlik teorileri, benliğin temel olarak sosyal olduğu görüşünden yola çıkar.
- Postmodernizm kimlik oluşumunda parçalanma, çatışma ve süreci kutsar. Postmodern teori, benliği sosyal olarak tanımlanmış ve çoğul olarak resmeder.
- Postmodern dönemde cinsiyet, etnik kimlik, yaş, cinsel yönelim gibi faktörler ekonomik temelli sınıf sistemini parçalar. Sınıf mücadelesi, kimlik politikasının önemini gittikçe yitiren bir türü haline gelir. Kültürel politika ve kimlik politikası, sınıf savaşını politik aktivizmin merkezinden uzaklaştırmıştır. İnsanlar artık bireysel sorunlar için mücadele etmeye daha çok ilgi göstermektedir.
- Ayrıca, bireysel ve ulusal kimlikler küresel imaj pazarı tarafından da paramparça edilir. Kimliğin kendisi, yerel ve küresel uzam arasındaki gerginlikler tarafından da parçalanır.
- Kitle tüketimi, bilgisayarlar ve çok uluslu iletişimle dolu geç kapitalist dünyada sosyal değişiklikler kimlikleri ve kültürü değiştirir.
- Kimlik politikası, sınıf çatışmasının ve ekonomik eşitsizliğin yerini almıştır.
- Küresel uydu ve kablo yayını sistemlerinin, ulusal, etnik ve kültürel kimliklerin şeklini değiştiren Postmodern bir ortam yarattığı düşünülür.
- Gerçeklik duygusunun yıprandığı bir seyir dünyasında yaşanır. Her durumun gerçek ve/veya ilginç olması için seyirlik bir şekle dönüşmesi gerekir. İnsanlar kendileri de seyirlik bir hale gelmenin özlemini taşır. Gerçeklik yerine temsiller, yani medya vardır. Jean Baudrillard artık sadece görüntülerin, simülasyona uğramış gerçekliklerin var olduğunu iddia eder.
Leave A Reply