ROLAND BARTHES
(1915-1980)
20. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da eşine az rastlanır türden entelektüel bir canlılık yaşandı. Çağın sorunlarını farklı, hatta bazen birbirine karşıt kavramlarla ele alıp çözmeye uğraşan çok sayıda felsefi girişim oldu. 1968 yılı sonrasında Fransa’da ortaya çıkan politik ve toplumsal sorunların ışığında düşünce ortamı yeşermiş, tüm bu tartışmalardaki merkezi sorun, kapitalizmin toplumsal gerilim ve çelişkileri işleyerek nasıl bir denetim mekanizması geliştirdiğini ortaya koymak olmuştu. Kapitalizmin kodsuzlaştırıcı ve yersizyurtsuzlaştırıcı etkisi ile insani varoluşu paranın mantığına indirgediği; bu indirgemenin akılcılığı devreye sokarak yersiz yurtsuz kılınmış akışları yeniden konumlandırdığı, yeryurt sahibi kıldığı; yeniden yeryurtlanma yoluyla nasıl kendine özgü bir denetim mekanizmasını devreye soktuğunu analiz etmek ana gaye olmuştu.
- Göstergebilimin ve metin kuramının en büyük temsilcisi sayılan Roland Barthes (1915-1980), çevremizin anlamlarla dolu olduğunu ve göstergebilimcinin o anlamları sezinleyebildiğini, kavrayabildiğini söyler.
- Eyfel Kulesi’nin sanayinin, turizmin, bilimin ve sanatın simgesi olduğunu; hem Paris’i kollayan ve ayakları altında tutan bir kadın; hem de tartışmasız bir fallus olduğunu söyler. Eyfel Kulesi gibi, bir gösteren karşıtlıkları tek başına taşıyabiliyorsa, dil de bunu başarabilir, der.
- Sanat ürünlerinin bilgilendirme ya da iletişim amacıyla hazırlanan ürünlerden farklı olmadığını, eser hakkındaki sanatçının yorumunun diğerlerininkinden üstün olmadığını söyler. Bütün göstergelerde anlamın rastlantısal olduğunu; yazılı veya görsel bir ürünün anlamının onu algılayan özne tarafından verildiğini öne sürer. Özne, nesneyi belirler ve onu belirlerken kendini de tanımlamış olur, diye ekler. Eserin yaratıcısının başkalarının bu esere yükleyeceği yorumları kontrol edemeyeceğini belirtir.
- Dilin ve söylemin iktidarını reddeder.
- Parçalı anlatımı sever, kimi zaman Marksçı, kimi zaman Sartrecı olan, edebiyatın öldüğüne inanan, yazmaktan vazgeçemeyen, birbiriyle sürekli çelişen düşünceleri olan bir kuramcıdır.
- Entelektüelin yalnızca iktidara karşı değil, dil dahil her yerde olan iktidarlara karşı olduğunu vurgular. İletişim kurmak boyun eğdirme ise dilin yönetme olduğunu savunur.
- Dil, ortaya konduğu anda iktidarın alanına girer, der. Düşünüre göre, iktidar dışı dil edebiyattır. Edebiyatın bu gücü üç özelliğinden ileri gelir: mathesis (öğrenme), mimesis (taklit) ve semiosis (gösterge). Yani edebiyat bilgiyi üstlenir ve onu sürekli akış içine bırakır; gerçekle gerçek olmayan arasındaki bağı canlandırarak gerçeğe ayak direr; ve göstergebilimin konusu içine girer, tüm göstergeleri Yapıbozuma uğratır. Edebiyat ve göstergebilim birbirlerini düzeltmek için birleşirler.
- 1967 yılında Fransız kuramcı Roland Barthes yazarın ölümünü ilan etmiştir. Barthes bunu edebi metinler için söylemiş olsa da, görsel sanatlar da benzer bir şekilde incelenebilir. Barthes bir bakışın diğerinden daha üstün olamayacağını öne sürer.
- Bazı Modernist eleştirmenler, bu görüşü kültürel otorite krizi olarak değerlendirerek bunun kötü zevk ve kitsch için yeşil ışık yaktığını savunur. Ama aynı zamanda nesnelerin, fikirlerin ve imajların daha geniş bir biçimde paylaşılması için daha erişilebilir kılınması olarak da görülebilir.
- Barthes, bir kitabın başka kitaplara, metinlere, cümlelere yapılan göndermelerden oluşan bir sistem olduğunu söyleyen Foucault’nun tarifini metinlerarasılık olarak adlandırır. Bir fikir ne kadar orijinal görünürse görünsün, başka sanat eserlerinin bilgi ve deneyimiyle yaratıldığını savunur. Barthes’a göre metin, kültürün sayısız merkezinden yapılan alıntılardan oluşan bir dokudur. Bu, hem sanatçı hem de izleyici için geçerlidir. Çünkü izleyici bir sanat eserini yalnızca daha önce görmüş olduğu şeylerin ışığında okuyabilir. Barthes’a göre, izleyici tabloya anlam katar; eser, izleyicinin ona bakarken düşündüğü şey hakkındadır. Sanatçı yorumu yönlendirebilir ama tepkileri değiştiremez. Her eseri kendi bilgi ve deneyimimiz ışığında yorumlarız, bu da bizi anlamın nihai belirleyicisi yapar.
- Metinlerarasılık, okuyucuların okumasına ve metinlerin üretilmesine olanak tanıyan yapısal bir özelliktir. Barthes’a göre bir metin atıflar, göndermeler, yansımalar, kültürel dillerle iç içe geçtiği için anlam kazanır. Barthes’ın karşı çıktığı şey, fikirlerin sanki hiçbir yerden gelmiyormuş gibi, kendiliğinden yazarın zihninde oluştuğunu ve daha sonra sözcüklere veya başka işaretlere dönüştüğünü öngören bakıştır.
- Bir Shakespeare oyununun, ilk kez sahnelendiği zamankiyle günümüzde tamamen aynı anlama geldiğini savunamayacağımızı belirtir.
- Barthes, fikirlerin bir sanatçının kullandığı dilden bağımsız olmadığını savunmuştur. Sanat eserlerinin ilettiği fikirler, aldıkları formdan bağımsız olamaz.
- İşaretleri okumayı öğreniriz ve işaretler imajı üretirler. Bir kişinin davranışları ve giysileri bireyselliği ifade etmez, onu oluşturur. Anlam uygun işaretler aracılığıyla ortaya çıkar, çünkü kültürümüz onları belirli şekillerde kodlamıştır. Eserde de konuşan sanatçı değil, bütün kültürdür. İşaret, anlamdır.
- Barthes, metnin birliğinin yazarda değil, okurda oluştuğunu söyler. “Bir edebiyat eserinin anlamı metnin içinde hazır olarak bulunmaz, metindeki bazı ipuçlarına göre okur tarafından, okuma sürecinde yavaş yavaş kurulur” ilkesi öne çıkar.
- Barthes’ın yazarı öldürmesi, 1940’larda ve 1950’lerde Yeni Eleştiri adıyla bilinen edebiyat okulu ile ortak bir nokta taşır. Yeni Eleştirmenler de yazarın anlamının, metnin gerçek anlamı olarak anlaşılmasına karşı çıkmıştır. Yazarın niyetleri, inceleme ve değerlendirme için bir rehber değildir.
Leave A Reply