- Edebiyat kuramcısı, feminist ve Postyapısalcı felsefeci Julia Kristeva (1941-), Yapısalcılık, semiyotik ve Freudçu olmayan psikoanalitik teoriden yararlanır. Lacancı psikanalizden etkilenmiştir. Dil, edebiyat ve cinsiyet arasındaki soyut bağlantılarla ilgilenir. Kristeva, erkek egemen toplumun dili eril/dişil (he/she) ayrımlara izin vererek, kimliklerin katı cinsiyet tanımlarıyla sınırlandığını öne sürer. Kristeva için ilerici sanat eserleri, ana akım dili bozan, parçalı, tamamlanmamış, sistematik olmayan ve açıklanamaz eserlerdir. Ana akım dışı edebiyatı savunmakla eleştirilir. Kristeva, felsefi uzmanlık konularının yanı sıra, çeşitli roman dizileri de yayınlamıştır.
- Umberto Eco (1932-), Postmodernizm’de Ortaçağların tutumlarına bir dönüş görmüştür. Hipermedyanın, örneğin web sitelerinin Ortaçağ’a özgü el yazmalarının metin-görüntü kombinasyonlarını yankıladığına dikkat çekmiştir. Bazıları da Postmodernist sanat formlarında 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadarki Barok dönemin abartılı estetik duyarlılığına bir dönüş görmüştür.
- “20. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde kışkırtıcı sanat ile tüketim sanatı arasındaki uçurum azalmaya başladı. İşlenmiş sanat ile popüler sanat arasında hala bir uçurum olduğu gözlemlenirken, işlenmiş sanat Postmodern olarak değerlendirilebilecek bir ortamda, kimi zaman figüratif olmanın ötesine geçen yeni deneysel çalışmalar sunuyor, kimi zaman da figüratife geri dönüşler yapıyor, geleneğe yeniden önem veriyordu. Kitle iletişim araçlarında üzerinde anlaşmaya varılmış model, tek bir Güzellik ideali sunmamaktı. Güzellik, bu dönemde çoktanrılı oldu,” diyor Umberto Eco.
- Eco’nun Neo-TV adını verdiği dünyada, televizyonda olan bir şey kendi başına kayda değerdir veya haber değeri taşır. Eco büyünün, görüntünün işaret ettiği şeyde değil, görüntünün kendisinde yattığını savunur. Neo-TV, ödül törenleri, televizyon ünlüleri hakkındaki haberler ve programlar, doğrudan kamuoyu yoklamaları ve onların haberleri, TV şovları hakkında sorular/ şikayetler/övgüler vs ile sadece kendisiyle ilgilenir.

Umberto Eco, İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dallarında uzman.
Fotoğraf:peripoietikes.hypotheses.org
- 1987 yılında yayımlanan eseri Zamanın Kısa Tarihi‘nde Stephen Hawking bütün evreni kapsayan bir kuramdan söz etti. “Eğer tam bir kuram bulabilirsek Tanrı’nın zihnini bileceğiz.” Bu hedefe yönelinirken Postmodern bilim rölativist/göreceli boyutlar kazandı. Göreceli olmayı bilime Kuantum Teorisi soktu (Heisenberg 1901-1976). Evreni tek bir denklemle ifade etme çabaları ile ortaya çıkan, periyotları olmayan bir tür düzen olan kaos ve bağımsız ögelerin kendiliğinden bir öz örgütlenme oluşturmak üzere birbirlerini etkiledikleri karmaşıklık kuramları bilimde kontrol ve kesinlik kavramlarını ortadan kaldırdı. Bu kuramlar iç bağlantı, bütünselcilik, kaostan düzen oluşması kavramları ile özerk, kendini yöneten bir doğa fikrine dayanan Postmodern bir devrim vaat eder. Bizi basit varsayımlar yapmayı bırakıp büyük sorular sormaya zorlayan bu kuramlar, her şeyi kapsayan yeni, tek bir kuram bulmayı hedefliyor.
Çağdaş Sanat, Çağdaş Sanata Varış, dil, Edebiyat, Heisenberg, Julia Kristeva, karmaşıklık kuramları, Kuantum Teorisi, Neo-TV, Postmodern Düşünürler, Postmodernizm, Postyapısalcı felsefe, Stephen Hawking, Umberto Eco, Zamanın Kısa Tarihi
Leave A Reply