GERÇEKÜSTÜCÜLÜK / SÜRREALİZM 2

Giorgio de Chirico, Turin Spring, 1914. El (muhtemelen dini bir sembol), yumurta, kitap, enginar, heykel, büyük bir bina, bayrak.
Tablolarında yer alan parçaların biribiriyle ilgisi yoktur. Bu durum, tablolara gerçek dışı bir hava verir. Büyük gölgeler, güçlü ışık-gölge kontrastları kullanır. Tekniği akademiktir.
Bir tablosunda Grek heykeli, doktor eldiveni, fabrika resmetmiş. Bir başkasında kadın heykeli, muz hevengi, tren var. Bu tablosunda erotizm var. Kadının kolu, bacağı, kafası yok. Kadın taş. Muz hevengi erkeği simgeliyor ve erkek canlı. İzleyiciyi tedirgin ediyor, beklenti yaratıyor.
Uzun gölgeyi tatlı rüyalar vermez, daha çok halüsinasyonu hatırlatıyor. Neyin gölgesi olduğu bilinmeyen gölgeler yapıyor, gerilim yaratıyor. Yabancılık, yalnızlık hissediliyor resimlerinde. Gözle değil X-ray ile bakıyor gibi görebilmek istiyor de Chirico.
ABD’ye gidiyor. Hayatına kendisi son veriyor.

Ressam, heykeltraş, grafik sanatçısı Dadaizm’in ve Gerçeküstücülük’ün temsilcisi Max Ernst, resim sanatına reklaj ve frotaj tekniklerini kazandırıyor. Reklaj, boyadığı yeri tarak gibi bir nesne ile tarama; frotaj ise pütürlü satıh üzerine konan kağıda karalama yaparak bir desen elde etmek. Frotajdan çıkan desene odaklanıp bilinçaltını zorluyor. Bu bir çeşit hayalleri süsleme.
Ernst bu tabloda hakiki çerçeve içine gerçek zili olan, ahşap bahçe kapılı, ahşap evi olan bir tablo yapmış. Sanat, zanaat bileşimi ve absürd bu tablo, Sentetik Kübizm akımında eser veren sanatçıların yaptığı gibi, ‘ hangisi gerçek ‘ sorusunu sordurtuyor. Ernst’in hayvanlar serisi de var. Kuşlar serisindeki kuşlardan birinin adı Loplop. Resimdeki hayvan içimizdeki kötülüğün tezahürü sayılıyor. Ama bu kötülüklerin dışa tezahürü şirin bir şekilde gerçekleşmiş oluyor. ABD’ye yerleşip orada ressam bir hanımla evleniyor, Dorothy Tanning, kendini istakoz olarak resmediyor.
Fotoğraf: www.hisse.net

Max Ernst, Orman, 1927. Tabloda büyük bir sessizlik var. Ama bu sessizlik, başka bir boyuttaki sessizlik. Rüya sessizliği gibi. Tablo, başka bir gezegenin resmi gibi.
Foto: ethanclements.blogspot.com
- Andre Masson’un farklı dönemleri olmuş. Figürlü, kübik dönem. Figürlü olanlar erotik. Masson’un erotizminde kadın gaddarlık kaynağı olarak görülüyor. Bir dönem otomatik yazı yapıyor. Sonra canlı renklerle kuşlar ve böcekler çiziyor, ama hepsi sevimsizler. Sonraki dönemde kağıda kum ve boya ile kum resimleri yapıyor. ABD’ye göç etikten sonra Soyut Ekspresyonist tablolar yapıyor.
- Joan Miro’nun İspanya İç Savaşı (1936-39) sırasında yaptığı, komando renklerini benzer kullandığı konulu kaligrafik resimleri var. Sonraları hatıralarını sembollerle canlandırdığı yarı soyut resimleri var. 1950’lerde halüsinasyon tekniğinden yararlanarak bilinçaltını yansıtma çalışmaları var. Beyaz bir duvara bakıp, dalıp giderek; tereyağlı ekmek üzerine vişne reçelinin yaptığı lekeye bakarak (Picasso da aynı şeyi balık kılçıkları ile yapmıştı); sudaki akislere bakarak transa geçmek gibi teknikler kullanıyor. Daha sonra soyut resimler yapıyor, bir Amerikan metodu olan dripping metodunu da kullanıyor. Resimleri neşeli de olsa acı da olsa hep çocuksu. Tabloları dünya ve zaman dışı.
- Salvador Dali. Miro dışa, Dali içe dönük. Akademik teknikle resim yapıyor, erotizmi çok kullanıyor. Düş yaratmak için çeşitli yöntemler buluyor. Dini ve politik kurumlaşmalara karşı çıkıyor. Müthiş fantezileri var. “Gerçeğin ötesinde” anlamına gelen Sürrealizm’in en bilinen ismi. Halüsinasyon, ilaç, kokain kullanıyor. Arı sesi ile kendini ipnotize ederek resim yapıyor. Düşlerini tuvale aktarıyor. Sorbonne’da yaptığı bir konuşmada, sağ ayağındaki çorabı çıkarıp, o ayağını süt dolu bir tencerede dinlendirmiş işi bitene kadar. Happening’i ilk uygulayanlardan. Arkadaşının eski karısı Gala ile üç kez nikahlanmış. Gala ile tanışıncaya kadar kadınlardan nefret etmiş. Kadınların erkeğin tüm gücünü aldığını düşünüyormuş. Great Masturbator adlı tablosunda erkeğin, gücünü kaybetmemek için, cinselliğini kendi içinde yaşaması gerektiğini vurgulamış. Ama, Gala ölünce, Gala’nın çocukluk fotoğrafını hep koynunda taşımış. Dali, çocukluğundan itibaren sevilen bir kişi olmamış. Kimse kendisine dokunsun istemezmiş. Okullardan kovulmuş. Seks problemi olduğu biliniyor. Paranoya Kritik yöntemini çıkartmış. Paranoya Kritik, zihnin parçalanması. Bir şeyi görüp onu etrafındakilerden ayırmak. Paranoyak olanlar etrafı böyle görürmüş. Dali de bunu başarmak, parça parça görmeyi başarmak istemiş.

1930’larda çeşitlemelerini yaptığı bu tabloda Paranoya Kritik’i açıklamak kolay. Bir meyvalığın, bir yüzün sahildeki görünüşünde her şeyi aynı anda göremiyorsunuz. Çeşitli görüntüler iç içe geçmiş durumda. Figürler ancak teker teker görülebiliyor. Dali’nin yapmak istediği de bu.
Leave A Reply