Göç, insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir; bunu uluslararası bir sınırı geçerek veya ülkelerinde yer değiştirerek yapabilirler. Göç, siyasal, ekonomik, dini, sosyal ve diğer nedenlerle kişilerin ya da toplulukların yaşamlarının bir bölümünü veya tamamını geçirmek üzere yer değiştirmesidir.
Göç, konusuna göre emek göçü, mücadele göçü, beyin göçü, grup göçü; süresine göre sürekli göçler, mevsimlik göçler; sınırlara göre iç göç, kırdan kente, kentten kırsala, dış göç; biçim bakımından gönüllü/zorunlu, geçici/ sürekli, iç /dış, bireysel /kitlesel, düzenli/ düzensiz olabilir.
Düzenli göç, birey veya toplulukların yasal yollarla bir ülkeye girişlerini, o ülkede kalışlarını ve o ülkeden çıkışlarını ifade eder; yasal kanallar kullanılarak gerçekleştirilen göçtür.
Düzensiz göç, yasadışı giriş yapanları, ülkede yasadışı şekilde kalanları, yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde ülkeden çıkmayanların yaptığı göçtür. Kaynak ülkeden kaçak yolla çıkmak, yasal olmayan yollarla transit ülkeye girmek ve çıkmak; hedef ülkeye yasadışı bir şekilde girmek ya da yasal yollarla girip yasal süresi bittiği halde çıkış yapmama durumudur. Çalışma izni olmadan hedef ülkede çalışanlar da bu gruba girer.
Belgesiz göçmen, geldiği ülkede yaşaması için yasal hakkı bulunmayan kişiyi tanımlar.
Yasadışı göç terimi, göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretini ifade eder.
Sığınmacı, ikamet ettiği devletin ülkesini çeşitli nedenlerle terk eden ve serbestçe geriye dönme olanağı kalmayan ve bir başka devletin geçici koruması altına giren bireyi tanımlar. 35. Mülteci, sığınmacının uluslararası hukuka uygun olarak uluslararası korunma hakkı kazandıktan sonraki statüsüdür. Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için yaşadığı ülkeden ayrılan ve dönmek istemeyen şahıs mültecidir. Sığınmacı, mülteci olarak kabul edilmek isteyen, yaptığı başvurunun neticesini bekleyen kişidir. Olumsuz bir kararla sınır dışı edilebilir.
Türkiye, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi‘nin mülteciye “Türkiye’de Türk uyruklu kimselerin haklarından fazlasını sağladığı şeklinde” yorumlanamayacağına ilişkin bir çekince koyarak Sözleşme’ye taraf olmuştur. Türkiye ayrıca Sözleşme’ye coğrafi kısıtlama kaydı koymuş, uygulamasını “Avrupa’da gerçekleşen olaylar sonucunda mülteci olanlarla” sınırlandırmıştır. Yani Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden gelerek, uluslararası koruma talep eden yabancılara mülteci statüsü vermekte; Avrupa dışından aynı taleple gelenlere şartlı mültecilik statüsü vermektedir. Şartlı mülteci, üçüncü ülkelere iltica etmek üzere Türkiye’den uluslararası koruma talebinde bulunan kişiye verilen addır. Türkiye, mülteci ya da şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak ülkesine geri gönderildiği taktirde ciddi tehditle karşılaşacak kişiye İkincil Koruma ile farklı bir statü vermektedir.
Kitlesel göç olaylarında, tek tek bireysel sığınma prosedürleri uygulanamadığında, acil çözüm bulmak için geçici koruma sağlanır. Ülkemizdeki Suriyelilerin statüsü budur.
Sığınmacıları karadan ya da denizden geldiği ülkeye dönmeye zorlamakla ilgili geri itme kuralı vardır. Bu oldukça sorunlu bir uygulamadır.
Yararlanılan Kaynak
Tampon Ülke, Mehmet Ali Güller, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021. Sayfa 33-39.
Leave A Reply