
Dördüncü Mühür- O Gayesiz Ve O İkinci Defa Ölmek İstiyor, Tsang Kin-Wah, 2010.
Bu video enstalasyonu yaşam ve ölüm, mücadele ve zafer, kibir ve iktidar, yükseliş ve düşüş güzergahını takip eden bir dizi hareketli sözcükten oluşuyor. Yerdeki hareketli sözcükler, içteki ruhsal bir kargaşayı ve bu dünyaya ait olmama duygusunu ve ebedi bir yurt özlemini çağrıştırıyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Pera Müzesi, İstanbul Bienali, 2017.
- Sevdiği yazarlar arasında Dostoyevski, Kafka, Borges ve Edgar Allan Poe var.
- Dile saygı ve sevgi gösteriyor. Dil, amaçlarından biri. Güncel olanın dilini biçimlendirmesine izin vermiyor; bunu ticari dil olarak nitelendiriyor. Bunun yerine çözümleyici, eleştirici, üretici bir edebiyat dili kullanmayı doğru buluyor. Yazım kılavuzunu tarayarak kelime seçimi yaptığını, onların roman içinde nasıl bir çınlama yaratacaklarını hesaba kattığını biliyoruz. Kelimelere hastalık derecesinde dikkat ettiğini itiraf ediyor. Bin Hüzünlü Haz’da “…her biri bir cümle ağırlığındaki kelimeler….”, “ …kalın tenli kelimelerden oluşmuş kırık dökük cümleler” diyor.
- Uzun, yalın, gösterişten uzak, derin, ayrıntılı betimlemelerle çok etkileyici cümleler kuruyor. Bin Hüzünlü Haz, uzun cümlelerden oluşuyor. Kayıp Hayaller Kitabı’nda beş sayfa süren cümlesi bile var ama yine de anlatısı usandırmaz, yormaz. Yazım kurallarına uygunluğun yanı sıra cümlelerin ses düzenine de çok dikkat ediyor: cümledeki kelimelerden kaçının açık, kaçının kapalı heceyle bittiğine ve bunların nasıl yan yana geldiğine de baktığını söylüyor.
- Anlatısı alışılmış seyri takip etmez; başı, sonu, kesin anlamı, karakteri olduran süreklilikleri bulunmaz. Metaforlarla, imge ve sıfatlarla zenginleşmiş alegorik anlatılardır. İmge, dış dünyadan alınma resimlerle oluşur. 20. yüzyıl edebiyatında imgenin öncüsü Kafka’ya çizgi roman yazarı da denir. Bu tanımlama onun soyut düşünceleri somutlaştırarak görselleştirme gücünden gelir. İmge, soyut gerçeği plastik düzleme taşımalı, onu somutlaştırabilmedir. Belki de Toptaş’ın imgelerle zenginleşmiş dili Kafka’ya yakın bulunmasının nedenidir.
- Yıldız Ecevit yazarın tarzını, Kafkaesk tarza yakın buluyor. Yusuf Atılgan’a, Dostoyevski’ye benzetiliyor. Bilge Karasu, Vüsat O. Bener, Leyla Erbil ve Latife Tekin ile benzer yazı türüne dahil edildiği oluyor. Sevgili hocam Nükhet Hızıroğlu, HAT’ın karabasanları ile çağdaş Alman edebiyatının önde gelen ismi Marcel Beyer’inkileri (Yarasalar, Kaltenburg) benzer bulur. İki yazarın tanıştığını da biliyoruz.
- HAT, gerçek ile düşün birbirine çok yakın olduğu, kimi zaman iç içe geçtiği, bazen birbirine dönüştüğü; gerçeğin düşlerin bir parçası olduğu metinler yazıyor. Dili, kurgusu, olay örgüsü, psikolojik derinliği, düşle gerçeğin sarmalıyla oluşuyor. Dolayısıyla kısacık bir zamanda yeni yaşamlara, zamanlara, uzamlara gidip gelebiliyor.
- “Kesinlik kavramına mesafeli bakıyorum. Griyi seviyorum ben; gri alanları, gri kelimeleri, gri metinleri seviyorum. Hayatın gride olduğunu düşünüyorum. Canlılık gride. Ölüymüş gibi gözüken gride. Gri hem beyazdır hem değildir çünkü hem siyahtır hem değildir.”
Leave A Reply