Yapı Kredi Yayınları’ndan geçen ay çıkan Profesör Y İle Konuşmalar’ı okumam, daha önce okumuş olduğum Gecenin Sonuna Yolculuk ve Céline ile ilgili tartışmaları tekrar gündemime taşıdı.
Louis-Ferdinand Céline adı ile yazan tıp doktorunun öncelikle kısa bir yaşam öyküsünü verelim.
Çocukluğunda kötü işlerde çalışıp hepsinden kovulan yazar, amcasının himmeti ile İngiltere ve Almanya’ya tahsile yollandı. Birinci Dünya Savaşı’nda başından ve kolundan yaralandı, şeref madalyası aldı. 1915 yılında Fransa’nın Londra konsolosluğunda göreve başladı ve barda çalışan bir kadınla ilişkisi oldu. 1916’da ordudan atıldı. Bir şirketin görevlisi olarak Kamerun’a gitti. Sıtma ve dizanteriye yakalanınca Fransa’ya döndü. 1918 yılında Rockefeller Vakfı adına bir çok yeri dolaşarak verem hakkında bilgilendirme yaptı. 1919’da, Rennes Üniversitesi’nde tıp okudu. Okul müdürünün kızı ile evlendi. Mezuniyetinden bir yıl sonra karısını ve kızını terk etti. Milletler Cemiyeti adına Afrika, Kanada, Kuba ve ABD’yi dolaştı. 1926’da karısından boşandı ve Amerikalı dansçı Elizabeth Craig ile yedi yıl sürecek ilişkisi başladı. Gecenin Sonuna Yolculuk romanını Elizabeth Craig’e ithaf etti. Romandaki Lola karakteri için de ondan esinlendi. 1988 yılında, Alphonse Juilland, ikisinin ilişkisini kitaplaştırdı. 1928’de, Paris’te, Clichy’de, on yıl, hem özel muayenehanesinde hem de klinikte fakirlere baktı, bu sıralarda yazmaya başladı. 1932 yılında ilk romanı ve başyapıtlarından ilki Gecenin sonuna Yolculuk yayımlandı ve büyük ses getirdi. Çok prestijli Goncourt Ödülü’ne aday gösterildi ama daha az prestijli Theophraste Renaudot Ödülü’nü aldı. 1936’da SSCB’ye gitti, hayal kırıklığı ile döndü. Anti semitik ve Fransız toplumunu eleştirdiği yazılar yazdı. İkinci Dünya Savaşı sırasında doktor olarak çalışırken, Fransa’daki işbirlikçi gazetelere yazılar yolladı. Direniş saflarında yer almadı. İkinci Dünya Savaşı’nın Yahudi komplosu nedeniyle çıktığını, Hitler’in de Yahudi olduğunu, dünyayı savaşa sürüklemekten başka bir amacının olmadığını iddia etti. Dolayısıyla Naziler tarafından da kabul görmedi. Savaş karşıtı bir faşistti. Normandiya Çıkartması yapılınca 1943 yılında evlendiği eski bir balerin olan yeni karısı ile Fransa’dan bombalanmakta olan Almanya üzerinden Danimarka’ya kaçtı. Sağlığının bozulması üzerine salıverildi ama 5 yıl Danimarka’da Fransa’da açılan davaların sonuçlanmasını bekledi. 1951 yılında Fransız mahkemesi Céline’i vatan haini ilan etti ama askeri mahkeme tarafından aklandı ve Fransa’ya dönüp fakirleri tedavi etmeye ve yazmaya devam etti. Romanını bitirdiğinin ertesi günü felç olup öldü, 1961. Yazıları arasında bulunan Londra Köprüsü adlı romanı 1964 yılında yayımlandı.
Belki her yazarın yaşam öyküsü önemlidir ama Céline için bu daha da önemli. Çünkü eserlerinde yaşam öyküsünün izleri çoktur. Ferit Edgü, Jean Genet hariç hiçbir romancı kendini böylesi bir çıplaklıkla romanlarının konusu haline getirmemiştir, diyor. Karamsarlığını, iç sıkıntısını, acılarını, isyanını, huysuzluğunu okurla paylaşan bir yazar Céline.

Céline hakkında yazmaya başlamamla birlikte bu yazıya nasıl bir görsel uygun olur diye de düşünmeye başlamıştım. Ofise gelen dergiler içinde severek okuduğum EKOIQ’nun Mayıs sayısında sürdürülebilirlik konusu için kullanılmış bu fotoğrafı görünce Céline için de uygun olacağını düşündüm. Sizce de öyle mi?
Céline belki de edebiyat tarihinin en tartışmalı yazarı. Politik görüşleri açısından bakanlar ile edebiyata hatta Fransız yazın diline yaptığı katkılar açısından bakanlar farklı değerlendirmeler yapıyorlar. Biz iki görüşe de yer vermeye çalışacağız.
Hakkında kullanılan tanımlamalar modern dünyaya apokaliptik bir bakışı olan, nihilist, ikon kırıcı, kara mizahçı, anarşist, ırkçı, kadınları aşağılayan, eşcinsellere karşı, kendini büyütüp herşeyi küçümseyen, anti semitik…şeklinde. Nottingham Üniversitesi, Fransız Edebiyatı bölümünden Nicholas Hewitt, onu anarşist sağcı olarak tanımlıyor ve o dönem Montmartre’da hemen herkesin anti-avant-garde, milliyetçilik karşıtı ve anti semitik olduğunu iddia ediyor.
Eserlerinde kullandığı tarz ve seçtiği kelimeler öfkeli, romanlarında kullandığı neredeyse tüm özel isimler ile belirli çağrışımlar yaratmayı hedefleyen, türettiği sözcüklerden sözlük oluşan, çevirmenleriyle yakın ilişki kuran bir yazar.
Toplumun alt tabakalarının bakış açısını benimsemesi ve onların dilini kullanması, okurları sokak diliyle, açık saçık ifadelerle karşı karşıya getirmesi, argoyu edebiyata katması, konuşur gibi yazması hem eleştirildi hem de yepyeni bir dil yarattığı , Fransız dilinin tarihinde bir dönüm noktasına imza attığı, bu dile uygun bir de sentaks yarattığı söylendi. Akademik incelemelere konu oldu, ders kitaplarında yer aldı, Yolculuk’un elyazması Fransa Milli Kütüphanesi tarafından 12 milyon franka satın alındı.
Eserlerinde kullandığı bitmeyen üç noktalar, ünlemler, devrik cümleler ile konuşmanın temposunu yazıma yansıtmak isteyen, ana amacın coşkuyu yakalayabilmek olduğunu, bunun da ancak konuşulan sözün içinde yakalanabileceğini iddia eden yazar, tüm bu fikirlerini Profesör Y İle Konuşmalar’da açık açık anlatıyor. Coşkuyu yazıya aktarma biçimini dile tecavüz olarak değerlendirenlere öfke saçıyor.
Toplumun tüm değerlerini dışlayan, Tanrı’ya, Hz. İsa’ya, Kiliseye, filozoflara, akademisyenlere, zenginlere, savaşa, Yahudilere, Araplara, ödüllere, Akademi’ye, yazarlara, yayıncılara ve okurlara keskin dili ile küfürlerle saldırıyordu.
Yaşamının son on yılını gözden düşmüş, soykırımcı olarak suçlanarak geçiren yazar, 1960’larda tekrar, kısmen de olsa şöhretini geri kazandı. Endüstriyel gelişmeye olan yaklaşım, orta sınıfın saygınlığının artması ve anti-militarizmin yükselmesi bunda rol oynadı.
Sekiz romanında sürdürdüğü uslüp, Fransa’da ve pek çok ülkede yol gösterici olmuş, hemen tüm beat generation yazarlarını etkilemiştir. Genet, Sartre, Beckett, H. Miller, Kerouac, Burroughs, Hakan Günday etkilenen yazarlardan bazıları. Beckett Yolculuk için, Fransızca ve İngilizcede yazılmış en iyi roman, der. Céline, bazı eleştirmenler tarafından yirminci yüzyılın birinci sınıf yazarları arasında sayılır, Proust ile aynı değerde görülür.
Yolculuk’u akıcı bir dille Türkçeye çeviren Yiğit Bener’in Sonsöz’ü şimdiye kadar okuduğum önsözler ve sonsözler içinde en beğenerek okuduğum oldu.
Yeni kitabın güzel çevirisi ise Ayberk Erkay tarafından yapılmış.
Yararlanılan Kaynaklar
Yolculuk’tan Haberler, Henri Godard, Gecenin Sonuna Yolculuk, YKY
Citizens of Hell, Nicholas Hewitt, At the Heart of the Higher Education Debate
Önsöz, Ferit Edgü, Gecenin Sonuna Yolculuk, YKY
Sonsöz Çevirinin Sonuna Yolculuk, Yiğit Bener, Gecenin Sonuna Yolculuk, YKY
Bir Dil Anarşistinin Sırları, Perihan Özcan, Radikal Kitap
Cila Her Yerde Gider, Ömer Erdem, Radikal Kitap
Leave A Reply