Dört çeşit yazıları var:
1) Kanji (Hanlık) yazısı: Han, Çin’in Doğu’daki eski adı. Çinceden uyarlama.
Önce hiyeroglif (resim yazı), sonra ideogram (fikir ve kavram simgeleri).
2) Basitleştirilmiş Katakana (blok yazı)
3) Basitleştirilmiş Hiragana (el yazısı)
Bu iki yazı da fonetik heceleme sistemine dayanır.
4) Kunreişiki: Latin alfabesi ile yazılır.
Kanjiyi Çinliler MÖ 14. yüzyılda geliştirmiş. Kelimeler şekillerle ifade edilir. Bir Çinli ile Japon birbirlerinin dilini bilmeseler de yazıyla kolayca anlaşabilirler. Normal eğitimli bir Japon 6000 Kanji harfi bilir. Bir gazeteyi okuyabilmek için 4 yazıyı da bilmek gerekir, çünkü bir arada kullanılırlar.
Hiragana, 46 Japonca harften oluşur. Kanji ile yazılan yazıya ekler Hiragana ile yapılır. Dili yeni öğrenenler hiç Kanji kullanmadan sadece Hiragana ile de yazabilirler.
Japoncaya yabancı dillerden gelen kelimeler ise Katakana alfabesi ile yazılır. Katakana da 46 harflidir. Kelimeler hep sesli harfle biter, n harfi hariç. Japonlar için L ve R, F ve H aynıdır.
İki dil de Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda yer alır. Türkçe Türk Dilleri, Japonca Tunguz dilleri arasında yer alır. Tunguzlar, Yenisey Irmağı civarında, Doğu Sibirya’da yaşayan, Moğolca ve Türkçe konuşan bir halk. Oktay Sinanoğlu’na göre, Japonca Türkçeyle matematiksel bir koşutluk arzeder. Japonlar Çin yazısını alırken hem Çince, hem de öz Japonca okunuşlarını korumuşlardır. Çin okunuşuna on okunuşu, Japonca okunuşuna kun okunuşu denir. Çincede ekler, takılar olmadığı için kendileri Hiragana’yı üretmişler. Türkçede takılar ses uyumuna göre değişir. Sesliden sonra gelirse araya sessiz harfler konur. Japoncada takılar hep aynı kalıyor. Ural-Altay dillerinde ses uyumu önemlidir. Japoncada ses uyumu yok, belki Çin yazısını aldıkları için. Yabancı sözcükleri Katakana ile yazıyorlar, sözcükleri yabancı tutmak için. Kullanılan yazı türünün zamanla telaffuzu etkilediği biliniyor. Eski Japoncada, 8. yüzyıldan evvel, ses uyumu varmış, şimdi sadece 3. kişi takıları var. Ünsüzler arasına bir ünlü, genellikle u, koyuyorlar Türkçede olduğu gibi. Cümle yapısı, sözcük dizimi (sentaks), takılar, ekler, bazı kelimeler Türkçe ile aynı: Bizim gibi eski yazıları anlamıyorlar. Bizim gibi yazı ve konuşma gelenekleri değişmiş. Türkçe ve Japoncada birbirine çok yakın kelimeler var: iyi-iyi, afacan-akacan, acı-acı, sonra da-sore de, moruk-moruku, kuma-tsuma (eş), tepe-teppen, şaşı-şaşi, veranda-veranda, yabani-yaban gibi.

Beyoğlu’ndaki Şimdi Cafe’de gördüğüm tabakları çok beğendim. Üzerlerinde ne yazdığını sorduğumda üst tabaktakinin bir imza olduğunu, alttaki tabakta ise Japonca dostluk yazdığını öğrendim.
Japonya’ya ulaşan Altay dili Kore yoluya değişikliğe uğradıktan sonra gelmiş olabilir, diye yazmış Ono Susumu 1957’de The Origin of the Japanese Language’da.
Japon dilinde Polinezya, Endonezya ve Khmer dilleri ile de benzeşmeler var.
Kadın ve erkek dilleri farklı. Bazı kelimeleri, çekim eklerini erkekler kullanmıyor. Erkeklerin sözcükleri Çince kelime ağırlıklı, kadınlarınki Hiragana heceleriyle yazılan eski sözcüklere daha bağlı.
Konuşma ve yazı dili farklılığı 1980’ lerde kalkmış, günlük halk dili ile yazmaya başlamışlar.
Konuşma dili, dinleyen kişinin büyük-küçük, arkadaş-meslektaş olmasına göre değişir. Yabancı ile konuşmakta zorlanıyorlar. Kişinin statüsünü belirleyemeyince konuşma dilini de belirleyemiyorlar. Kart vermek bu yüzden önemli. Mifrofon, kamera karşısında kolay konuşamıyor, nutuk atamıyorlar. Sorun konuşmacı sorunu değil, dinleyicinin önceliği sorunudur.
Bir ara Japonların, efsaneye göre 10 Kayıp Kabilenin ardılları olduğu söylendi. İngilizler, Nasturiler, Afganlar, Falaşalar, Kızılderililer için bir ara öne sürüldüğü gibi.
Leave A Reply